Geçtiğimiz günlerde New York Times, "Sayılmayanlar" (Uncounted)
başlığıyla güzel bir araştırmacı gazeteciliğe imza attı.
Haber, "ABD askeri yetkilileri, DEAŞ'a karşı yürütülen hava
savaşının, tarihin en kesin (hatasız) savaşı olduğunu söylüyorlar"
diye başlıyordu. Haber de aslında bu açıklamanın nasıl büyük bir
yalan üzerine kurulu olduğunu anlatıyordu.
Irak'ta, ABD'nin bombaladığı 150 alana gidip araştıran dört kişilik
ekibin ortaya çıkardığı bulgulara göre, bombalamaların
gerçekleştiği yerlerdeki sivil ölümleri ABD liderliğindeki
koalisyonun açıkladığından 31 kat fazlaymış. Bu, bizim gibi ABD
ordusunun barbarlığını yakından bilenler için şaşırtıcı bir sonuç
olmasa gerek. Gazeteciler ayrıca, 2014'te başlayan bombalamalardan
itibaren, sivil ölüme ve yıkıma maruz kalmış hiçbir ailenin ABD'den
herhangi bir telafi tazminatı almadıklarını da belirtiyorlar.
Ne kadar ironiktir ki New York Times, Irak'ın işgalinden bugüne, en
son yedi Müslüman ülkeyi bombalatarak başkanlığını bitiren Obama
dahil bu politikaların hepsine destek oldu. Şimdi ölümüne Trump'la
mücadele etseler de, New York Times'tan hâlâ Pentagon'un Ortadoğu
politikalarına, "DEAŞ ile mücadele" adı altında yaptıklarına dair
de pek eleştiri okuyamazsınız.
Aslında ironik dememeli belki de, ne kadar 'Amerikanca' demeliyiz.
CIA'in 11 Eylül sonrası uyguladığı, 'ileri sorgulama teknikleri'
dedikleri sistematik işkence politikası açığa çıktığında da böyle
olmamış mıydı? Bütün bulgular ortaya saçıldı. Masum insanlara
yaptıkları insanlık dışı uygulamaları öğrendik. Hep beraber
öfkelendik, kınadık. Ama aynı zamanda ne dendi? "ABD'ye bak, büyük
ülke böyle olunuyor işte, kendi hatalarıyla korkusuzca
yüzleşiyorlar, vs." Peki, o işkencelerden ötürü kim ceza aldı?
Hayatı karartılanlar için ne yapıldı? Vücut organları işlevsizleşen
veya kaybedenler, kaybettikleriyle kaldı. İşkencecilerden CIA
madalyası alan bile vardır muhtemelen. Bugün olan da aynısı.
Ne büyük ülke hakikaten!