Trump'ın mektubu Külliye'ye ulaştıktan sonra çöpe atıldı ve
sefere çıkıldı. Cevap, mektubun gelişiyle aynı gün başlayan Barış
Pınarı Harekâtı'yla sahada verildi.
Başka neler mi çöpe atıldı:
YPG'nin terör devleti hülyası
ve İsrail'in Ortadoğu'daki
'küçük İsrail' projesi ile
ABD-YPG ilişkisi.
Odağımızı sadece mektuba çevirmek isteyenler şu üç diplomatik
zaferi görmezden gelenlerdir.
İlk kez bir ABD Başkanı PKK ile YPG'nin aynı oluşum olduğunu
söyledi.
ABD'nin terör listesindeki bir örgütle askerî işbirliği
yaptıklarını ve bunu hata olduğunu itiraf etti.
Dahası, PKK'nın DAEŞ'ten daha büyük bir terör tehdidi olduğunu
dünya basının gözü önünde dile getirdi. ABD basını bu yüzden
"Trump, Erdoğan'ın tezlerini tekrarlıyor" diye çıldırmış
durumda.
Yahu biz ana muhalefetimize sadece son
altı aydır YPG için terör örgütü dedirtebildik!
Bu nasıl iş, onu söyleyin.
ABD bile harekât geliyor diye kenara çekildi, aceleden askerî
üslerin içini protokole göre boşaltamadan çıktıkları için havadan
patlatıp gittiler de, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ilk günden
beri harekâta karşı, bunun Kürtlere açılmış bir savaş olduğunu
iddia ediyor. Bu nasıl iş, onu söyleyin.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, daha bu salı günkü grup toplantısında,
"Suriye'ye silah gönderdiler. Suriye'de yaralanan teröristleri
Türkiye'ye getirip gizli gizli tedavi edip tekrar Suriye'ye
gönderdiler" dedi. Şu anda TSK önderliğinde savaşan Suriyelilere
gönderilen silahlar, Kılıçdaroğlu'na dert olmuş. Yetmemiş, İsrail
açıkça DAEŞ'lileri tedavi ettiğini söylerken, Türkiye'ye iftira
atmaktan çekinmemiş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında, YPG'nin tezlerini dillendiren bir ana
muhalefet lideri, Beyaz Saray'da Türkiye
tezlerini dillendiren bir ABD Başkanı
var. Trump'ın mektubunu çöpe attık, sefere
çıktık da bu CHP ile ne yapacağız, onu
söyleyin.