Başbakan Binali Yıldırım'ın, MHP lideri Devlet Bahçeli ile
yaptığı görüşme sonrası, "MHP ile beraber anayasa değişikliğini
yapacağız ve başkanlık sistemini hayata geçireceğiz" demesi, iki
parti arasında bir uzlaşma zemini oluştuğu izlenimini yarattı.
Ancak "anayasa değişikliği yapacağız" ifadesinden hareketle, bu
uzlaşmanın yeni ve sivil bir anayasayı kapsayacak kadar geniş
olmadığı anlaşılıyor.
Zaten MHP de başından beri, devletin dört koldan sıkıştırıldığı bu
dönemde, bir de yönetim sorununun ortaya çıkmasını engellemek ve
bekâ mücadelesinde devletin elini güçlendirmek için hükümet
biçiminde değişime gitmeye sıcak baktıklarını ifade ediyordu.
Öte yandan, MHP kanadından gelen iki açıklamayı yan yana
koyduğumuzda ise ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Bahçeli, Yıldırım
ile görüşme sonrası, "Bizim görüşümüz parlamenter sistemin revize
edilerek güçlendirilmesidir" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ise, "Tartışmayı başkanlık
kavramı üzerinden yapmak hatalıdır. 'Cumhurbaşkanı' demek zaten
'Başkan' demektir.
Dünyada da tektir. Yani sen, cumhursuz başkanlık mı istiyorsun?
Biz, cumhursuz başkanlığa geçit vermeyiz.
Bizde cumhurbaşkanı unvanı yerli yerindedir" diye konuştu.
Şimdi sözlerdeki 'öfke dekoru'nu bir yana koyduğumuzda ve
Bahçeli'yi savunan bir Grup Başkanvekili'nin söz konusu olduğunu
nazarı itibara aldığımızda, karşımıza 12 Eylül anayasasında olduğu
gibi "yetkisi çok, Meclis'e sorumluluğu az" bir
Cumhurbaşkanlığı'ndan ziyade, "yetkisi çok, Meclis'e sorumluluğu da
çok" olan bir Cumhurbaşkanlığı sisteminin MHP tarafından
öngörüldüğü çıkıyor.
Şayet çıkarımlarımız doğruysa, önümüzdeki süreçteki referandum yeni
bir anayasadan ziyade, hükümet biçimi değişikliği ekseninde
gerçekleşecektir.