Rus Liberal Demokrat Parti Başkanı Vladimir Jirinovski,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikasının Rusya'yı nasıl
sıkıştırdığını geçen yıl şöyle ifade etmişti: "Erdoğan,
Rusya'nın Suriye, Libya, Azerbaycan ve Ukrayna'da
tekerine çomak sokuyor. Erdoğan'ı sakinleştirmemizin
zamanı geldi."
Sakinleştiremediler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan Ukrayna ve
Gürcistan'ın NATO üyeliğini desteklerken, diğer yandan
S-400'lerden nükleer enerji santraline derinleşen
Türkiye- Rusya işbirliğini de sürdürdü. Amerikan Senatosu
çokça gürültü yaptı, yaptırım talep etti ama Afrin'e de
girdi, Amerikan aparatı YPG'yi de kovdu. Sonra Libya ve
ardından Karabağ zaferleri geldi. Washington'daki
mırıltılar feverana dönüştü: Türkiye'yi
NATO'dan atalım!
Atamadılar.
Ve bugün hem Boğazları iki tarafın savaş gemilerine kapatma kararı hem de Bayraktar SİHA'larının Ukrayna ordusu elindeki tek koz haline gelmesinden ötürü övgü yağdırma yarışına girdiler. Üstelik daha geçen sene 26 Temsilciler Meclisi üyesi, Türkiye'nin insansız hava aracı programının durdurulması talebinde bulunmuştu.
İsrailli solcu gazete Haaretz'deki makale Rus- Ukrayna
savaşının tek kazananı olarak Erdoğan'ı ilan
ederken, Washington kulislerinin yer aldığı ünlü
Politico'da yayınlanan analizde ise şöyle
deniyordu: "Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa jeopolitiğinde
bir tetikleyici ve kendine getirici olarak görmek
istiyor. Rusya ve Batı ittifakı arasında dengede
duran Türk lider, kendisi için en iyi anlaşmayı yaptı,
uzun süredir iki ülkeyle olan ilişkilerini kendisine
göre oluşturdu. Bununla birlikte, yeni savaş söz konusu
olduğunda, o artık sonuca çok daha yakın."