Annelik, şimdilerde moda olan ifadesiyle, bir 'başarı öyküsü'
değil. Yapıp ettiklerinizin karşısına bir tik atıp, geçip
gidebileceğiniz bir şey hiç değil.
Annelik, bebeğinizin size öğrettiğinden fazla, sizin ondan
öğrendiğiniz bir süreç. Nimetlerin en büyüğü.
Ancak kişisel gelişim furyası sebebiyle öylesine bir 'söyleme
kışkırtmaya' maruz kalıyoruz ki, annelik duygusunu bile ifsad
ettiklerini fark edemiyoruz.
İşin kötüsü bu habitus o kadar genişlemiş durumda ki, annelerin
üzerine gövdelerinin kaldırabileceğinden fazla yük bırakılıyor. Bu
yüzden çevremdeki pek çok kadın, anneliği büyük bir endişe ve
suçluluk duygusuna gark olmadan yaşayamıyor.
"Bunu doğru yaptım mı, şunu yedirmeli miyim, öyle yaparsam bebek
travmatize olurmuş, şöyle yaparsam yamuk yürürmüş, şunu
giydirmezsen olmazmış", vb. pek çok şüphe annenin bebeğiyle
geçirdiği kıymetli anların üzerinde âdeta panopticon misali
dolaşıyor.
Belki kadınlar artık biraz da bu yüzden fazla çocuk yapmak
istemiyor. Çünkü zaten yeterince zor ve sabır isteyen bir süreçten
geçerken, mütemadiyen inşa edilmiş ve her geçen gün farklı
biçimlerde üretilen bir vehmi anneliğe zerk ediyorlar.