29 Nisan 2011. Suriye'nin Der'a kentinde küçük bir grup
protestocu toplanmıştı. Rejim polisi göstericilere ateş açtı.
Ölenler, yaralananlar, tam bir kaos. Hamza el-Hatip o gün kayboldu.
13 yaşındaki Hamza'yı ailesi bir ay boyunca aradı. Sonra onun
cansız bedeni teslim edildi. Babası oğlunun naaşını örten
battaniyeyi kaldırdığında aklını yitirmenin eşiğine
geldi.
Hamza'nın boynu kırılmış, yüzüne, ayaklarına, dirseklerine ve
dizlerine elektrik verilmiş, kolları kurşunlanmış, her yerini
kaplayan morluklardan anlaşılan feci biçimde dövülmüş ve cinsel
organı kesilmişti! Hamza, Ağustos 2011'e kadar barışçıl
gösterilerde ısrar eden Suriye halkının haklı mücadelesinin sembolü
oldu.
O günden bu yana, Esed yaklaşık 300.000 kişinin ölümünden sorumlu
tutulan, halkını katletmek için SCUD füzelerinden varil bombalarına
kadar her yolu denemiş olan, her gün bebek ve kadınların da içinde
olduğu onlarca sivili öldüren cani bir diktatör. Esed, sadece bu
ağustosta 1964 kişiyi öldürmüş. Bunların 222'si ise bebek! Suriyeli
bebekleri sahillere vurunca görenler, varil bombaları altında
paramparça olduklarında sessiz kaldıkları için de suçludurlar.
Esed'in caniliğini her fırsatta arka plana atmak için çabalayan
yazar ve siyasetçi tayfası bu noktada başı çekmekteler.
İnsanlıklarının kıyıya vurduğunu uzun zamandır bildiğimiz bu
isimlerden birisi kuşkusuz Ertuğrul Özkök. Esed'i 'laik
karakteri'nden ve başı açık karısı Esma'dan ötürü kayırmak için her
yolu deneyen Özkök, daha bir ay önce 'Esad'ın nesini beğenmediniz?'
diye bir yazı yazdı ve suçun Esed'de değil; bu katil diktatörle
dünyanın çoğunluğu gibi bağını kesen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
hükümette olduğundan bahsedebildi.
Yine Özkök, Doğu Guta'da, Esed güçlerinin yaptığı kesinleşen ve bir
gecede 1500 kişiyi öldüren kimyasal saldırı hakkında dünyayı
bilgilendiren hükümeti "kimyasal silahın, rejim güçleri tarafından
atıldığını gösteren, kaynağı belli olmayan bir teknik analizi
dünyaya satmaya çalışıyordu" diyerek karalayabilmişti. Esed'in
kendi PR'cılarının bile göze alamayacağı bir kösele suratlılık bu.
Ama durun daha bitmedi.