İstanbul'un tarihî siluetine, mimarî dokusuna ve eşsiz
güzelliğine yakışmayan çok işler yapıldı. Geçtiğimiz günlerde
Cumhurbaşkanı Erdoğan da özeleştiri yaparak, "Ben çocukluğumu
arıyorum İstanbul'da. İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir
projenin, ne kadar albenili olursa olsun gözümde değeri yok" dedi.
Erdoğan'ın bu sözleri, beni genç Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı
sırasında, İstanbul'un tarihî siluetine en büyük ihanet olarak
görülen ve "Gökkafes" olarak adlandırılan Süzer Plaza'nın
dikilmemesi için verdiği mücadele yıllarına götürdü.
Hikâyeyi biraz başa saralım. Devlette darbe yönetiminin hüküm
sürdüğü yıllarda, 24 Mayıs 1983'te, Süzer Grubu, Devlet Planlama
Teşkilatı'na başvurarak Dolmabahçe'de otel inşaat izni aldı. Aynı
sene, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'ndan bölgedeki
tarihi Taşkışla binasının boyunu aşmamak kaydıyla, 24.5 metre ya da
sekiz kat yüksekliğinde bir inşaat onayını da cebine koydu. Ertesi
yıl ise, Sultan Abdülhamit Han'ın, "Dolmabahçe vadisinde, Taşkışla,
Gümüşsuyu ve Maçka askeri kışlaları ile İstanbul'a havagazı dağıtan
Gazhane tarafından çevrelenen araziye güvenlik gerekçesiyle inşaat
yapılamaz" şerhini tapu bölge müdürlüğüne başvurarak kaldırtan
Süzer Grubu'nun önünde engel kalmamış gibiydi.
1989'da dönemin SHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı olan Nurettin
Sözen, inşaatı sınırları dışına taştığı gerekçesiyle 'Gökkafes'i
mühürlediyse de mahkemede bunun Beyoğlu Belediyesi'nin karar
alanına girdiği teziyle kazandı. Dönemin SHP'li Beyoğlu Belediye
Başkanı ise direnmedi ve inşaat devam etti.
Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu
dönemde, Gökkafes'e karşı en büyük mücadeleyi vermişti. Büyükşehir
Belediyesi bölgenin SİT alanı ilan edilmesini sağlamaya çalıştı ve
26 Haziran 1997'de Gökkafes'i bir kez daha mühürledi. Yine Refah
Partisi'nden olan Beyoğlu Belediye Başkanlığı, 1997'de söz konusu
araziye bina yapılamayacağına dair Abdülhamit Han şerhinin tapuya
konulması için mahkemeye başvurdu.
Dava, Yargıtay aşamasına geldiğinde ise bir hukuk skandalı yaşandı:
Valilik, Beyoğlu Belediyesi sınırları içindeki Gökkafes arazisini
bir gecede, Şişli Belediyesi'ne geçirdi! Bunda dönemin Başbakanı
Mesut Yılmaz'ın desteği olduğu söylenir. Böylelikle şerh davasında
Beyoğlu Belediyesi davanın tarafı olmaktan çıktı. Erdoğan suç
duyurusunda bulunduysa da engel olamadı.
Yıllar sonra, artık Başbakan olmuş Erdoğan, 2004'te "Konut
Finansmanı ve İstanbul" başlıklı konferansa gitmeyi, Gökkafes'te
gerçekleştirildiği gerekçesiyle reddetti. Eleştirilerini de bugüne
değin sürdürdü. İşte en son yaptığı konuşma da, gerek
Başbakanlık'tan itibaren direkt yetkisi olmadığı için gerekse de
ihmal ettiğini düşündüğü yönler açısından kıymetli bir
özeleştiriydi. Umarım İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediye
başkanları da bu perspektifle hareket ederler.