Suriye'de kalıp savaşanlara 'cihatçı çeteler' dediler.
Çoluğunun çocuğunun hayatı kurtulsun, karısının ırzına geçilmesin
diye bize sığınanlara 'vatan savunmasından kaçan korkaklar'
dediler. Şimdi evlerinde kalanların da tek tek öldürülmesini
izliyoruz.
Doğu Halep'i ele geçiren Esed rejimi
güçlerinden kaçan 100.000'e yakın sivil 5
kilometrekarelik bir alana sıkıştı kaldı.
Elektrik yok, su yok, sağlık hizmeti yok. Rejim
güçleri aralıksız bombalıyor, yaşam belirtisikalmayınca
da tek tek evlere girip sağ kalanları
'hallediyor.' Kurbanların resim ve videoları saat başı
sosyal medyaya düşüyor; arka fonda 'kurban adayları'nın
yardımçığlıkları yankılanıyor. Evet, 21. yüzyılın soykırımı
da canlı yayında yaşanıyor.
Arap Birliği ülkeleri sessiz, İslâm İşbirliği Teşkilatı sessiz,
Birleşmiş Milletler her zamanki gibi zevahiri kurtarma
derdinde.
Türkiye, Halep'e insanî yardım koridoru açılması için uğraşan,
Suriye halkı için çırpınan ve tüm sıkışmışlığına rağmen hâlen en
gür sesle itiraz eden tek Müslüman ülke.
Dün Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı yazılı açıklamada, bir yandan
"Esed rejimi ve destekçisi ülkeler" açıkça eleştirilirken, diğer
yandan Halep'e insanî güvenlik koridoru açılması için girişimlerin
sürdüğü belirtildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'le konu hakkında
üç kez telefonda görüştüğü de gelen bilgiler
arasında. Ancak altı asırlık jeopolitik gücünübölgeye beş
yılda hatırlatan Türkiye'nin önüne önce Şii Hilâl'ini
sonra da PKK koridorunudikmeye çalışanlar, elbette pes
etmeyecek.
O meş'um gece, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde yerde yatarken,
aslında sonik bomba olduğunu bilmediğimiz için cânım
İstanbul'umuzun bombalandığını düşünürken aklımda en çok Suriye'de
her günün her saatini böyle geçiren kardeşlerimiz vardı.
Şimdi yine onlar var aklımda ve her geçen saniye acımasız bir sona
doğru ilerliyorlar.
"Ölüm artık korkunç değil; buradaki hayat