"Tek bir gencimizin silah tutmasına, canını ortaya koymasına
gerek yok. Siz gereğinden fazla öldünüz. Gereğinden fazla acı,
zulüm çektiniz. Burada demokrasi ve özgürlük mücadelesinde görev
bizimdir, görev seçilmişlerindir. Biz sizin hakkınızı, hukukunuzu
her yerde korkusuzca savunacağız. 'Silahlar
sussun' derken 'ateşkes olsun' derken 'halk
teslim olsun' demiyoruz. Özgürlük arayışı, demokrasi
mücadelesi bitsin demiyoruz. Bizler burada sizlerle özgürlük
mücadelesini siyasette yürüteceğiz."
HDP lideri Selahattin Demirtaş, bu sözleri, 1 Kasım seçimlerine bir
ay kala, hendeklerle delik deşik edilmiş Şırnak'ın Cizre ilçesinde
söylemişti.
Gençlere, hendekleri bırakma, mücadeleyi siyasi alana ve
siyasetçilere bırakma çağrısı yapmıştı. Bölgeden biraz da bu yüzden
oy almıştı zaten. Hayatı sekteye uğrayan halk, nasıl ki barajın
aşılmasını silahların susmasına vesile olarak gördüyse, HDP'nin
yeniden meclise girmesini de hendek terörünü bitirir diye
desteklemişti. En azından PKK'nın çatışma stratejisine teveccüh
göstermeyen bölge halkını göz önüne aldığımızda, çoğunluk için bunu
söylemek mümkün.