Hrant Dink, yaşarken oluşturmaya çalıştığı farkındalığa ve
birlikteliğe, ölümüyle vesile olmuş Malatyalı bir aydındı. Nitekim
onun kaybıyla açılan kapı sayesinde, Başbakan Erdoğan, 1915'i
"insanlık dışı" niteleyen ve bu acının yâdigar kaldıklarına da
başsağlığı dileyen bir metin yayınlamıştı.
Hrant, kelimenin her anlamıyla yerliydi. Mesela, 1915'le alakalı
Fransız veya ABD Senatosu'ndan kararlar çıkmasına öfke duyardı. Bir
programdaki konuşmasında, katıldığı bir toplantıda Avrupalıların
kendisini övdüğünü görünce, "Ulan Avrupalı beni niye öpüyor? Ben
ülkemi Avrupalı'ya mı şikâyet ettim? diye söylendim. Yaralanıyoruz,
bundan yaralanıyoruz" demişti.
Yine 2006'da, Almanya'da, Alman bakanların da olduğu bir
salonda Henri Nannen Düşünce Özgürlüğü ödülünü almıştı. Herkes
onun 301. maddeden şikâyet etmesini, ülkesindeki ifade özgürlüğü
baskılarından dem vurup ne kadar kötü durumda olduğunu anlatmasını
beklerken, o çıkıp şunları söylemişti:
"...Biz yazar ve çizerler genellikle sadece bazılarının değil,
herkesin canını sıkarız ve belki ben bugün sizin canınızı biraz
sıkacağım. [Sunucu] önemli bir tarihten bahsetti, halkımın yaşadığı
trajediden... Evet, orada 4.000 yıldır yaşayan bir halk vardı,
önemli bir uygarlık yaratmışlardı ve artık yoklar ya da çok azı
geride kaldı. İyi ama bunun sorumlusu sadece Türkler miydi? Acaba
siz Avrupalıların da bir sorumluluğu var mıydı?