Kafkas İslam Ordusu'nun teşkili ve Bakü'nün kurtuluşunun 100.
yıl dönümü törenlerine katılmak için Azerbaycan'a giden
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüş yolunda gazetecilere
gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Erdoğan özetle şöyle dedi:
Sayın Putin ile pazartesi günü (bugün) Soçi'de İdlib'deki son
durumu bir kez daha değerlendireceğiz.
İdlib'de bu süreç böyle devam ederse bunun katlanılması ağır
sonuçları olabilir. Buna fırsat vermeden, hem Rusya hem koalisyon
güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım. Koalisyon güçleri içinde
malum ABD farklı bir yerde duruyor. Almanya ve Fransa ile daha önce
görüşmelerimiz oldu. Rusya ile zaten işin içindeyiz.
BM Genel Kurulu'nda, ayrıca Almanya'ya yapacağım ziyarette bu
konuları ele alma fırsatımız olacak.
YÜKÜ TÜRKİYE ÇEKİYOR: İdlib'de durum iki üç gündür sakin. Yapılan
girişimlerin bir neticesini aldık gibi görünüyor. Fakat hala tatmin
olmuş değiliz. İşin siyasi ve insani yükünü Türkiye çekiyor. 3.5
milyon mülteci ülkemizde. İdlib'den yine bir göç harekatı olursa
insanların geleceği, sığınacağı yer yine Türkiye gözüküyor.
Bazı hazırlıkları yapmış vaziyetteyiz.
Biz batı gibi davranamayız.
Bizim davranışımız çok daha koruyucu olacaktır. Fakat yük de hafif
değil, ağır. Bu ağır yükün altından kalkmak da kolay değil. Sabırla
bu işi çözmeye, bunun altından kalkmaya gayret edeceğiz.
TERÖRE KARŞI ORTAK AKIL: Biz terör örgütlerinin hepsiyle mücadele
ediyoruz. Hakeza, İdlib'de de yine terörle mücadelemiz var.
Tahran Zirvesi'nde bunları en güzel şekilde konuştuk. Dedik ki,
teröre karşı bir mücadele verelim. Teröre karşı vereceğimiz bu
mücadelede hepimizin ortak aklının olduğunu gördük. İdlib'de bizim
12 gözlem noktamız var, Rusya'nın 10 gözlem noktası var, İran'ın az
sayıda var.
Bu gözlem noktaları ile oradaki saf, temiz, masum insanları koruma
gayreti içindeyiz.
PUTİN'İ OLUMLU GÖRDÜM:
Tahran'da yaptığımız görüşmede Sayın Putin'i daha olumlu
gördüm.
Temenni ederim ki kendileri olumlu yaklaşımlarını bundan sonra da
devam ettirirler. İdlib'de içeride muhaliflerin arasında bulunan
terör gruplarına karşı hep birlikte adımları atalım, tedbirleri
alalım. Ama bahane üreterek orayı bombalamak gibi bir adımın içinde
de olmayalım.
Bizim temennimiz budur.
A'DAN Z'YE TEDBİR ALMALIYIZ: İdlib'deki gözlem noktalarımızı
güçlendiriyoruz. Güçlendirmeye devam edeceğiz. Çünkü bu meselede en
sıkıntılı olan ülke Türkiye'dir.
Bizim dışımızda oraya sınırı olan yok çünkü. Buradan çıkacak
insanların geleceği yer de Türkiye.
Buradan çıkıp İran'a gitmeyecek, Irak'a gitmeyecek, Rusya'ya,
Almanya'ya, Fransa'ya gitmeyecekler.
Bu nedenle aslında Türkiye'ye yardım etmeleri, bu işin yükünü
paylaşmaları lazım. Ama bu hususta yeterince duyarlı olduklarını
söyleyemeyiz.
O nedenle kusura bakmasınlar, biz de a'dan z'ye kendi
tedbirlerimizi almak durumundayız.
HEP BERABER SURİYE'Yİ TERK EDELİM: Tablo ortada. Lafta herkes
Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya
baktığınız zaman, herkes parselasyonu yapmış. Bir ülkenin 22 üssü
var, bir diğerinin 5 üssü var. Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim
ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz
biz. Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi ise
seçimlerin içeride ve dışarıda tüm Suriyelilerin katılımı ile
yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber
Suriye'yi terk edelim. Bundan başka çıkış yolu olamaz.
BİZİ SURİYE HALKI ÇAĞIRDI: Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar
ki: 'Bizi buraya rejim çağırdı.' Biz de diyoruz ki: 'Sizi rejim
çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı.' Aramızdaki fark
bu. Şu anda kimse orada İdlib'de ellerinde Rus bayrakları ile
dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız
bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor. Bunun bir
anlamı var.
SİZ YOLUNUZA BİZ YOLUMUZA: Bizim tavrımız son derece net.
Tavrımız ne ise böyle devam edecek.
Niye geri adım atalım? Biz, iki ileri bir geri, böyle bir mantıkla
hareket eden bir ülke değiliz.
Biz Türkiye'yiz. Gereği neyse bunun gereğini yapacağız. ABD'ye
teklifimizi ta başta yaptık. Dedik ki: 'Rakka'da siz terör
örgütleri ile birlikte adım atıyorsunuz.
Eğer Rakka'dan terör örgütlerini, DEAŞ'ı boşaltacaksanız, gelin
bunu beraber yapalım. Bak biz iki tugay görevlendiriyoruz. ÖSO'yu
da yanımıza alıyoruz, siz bize sadece lojistik destek verin, hava
desteği verin, biz burayı temizleyelim.' Bunu, bizzat Trump'a
söyledim.
Daha sonra heyetler arası görüşmede söyledim. Dediler ki: 'Biz
YPGPYD ile yapacağız'. Biz de, 'O sizin takdiriniz. Siz yolunuza
biz yolumuza...
HEDİYE UÇAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NİN
Sağırları incitmek istemem. Ama bahsettikleriniz, duymuyorlar,
uyduruyorlar. İşin aslı nasıl peki? Katar bu uçağı satıyordu, hatta
rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de
ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye'ye
hibe etti; 'Ben Türkiye'den para almam; bunu Türkiye'ye hediye
ediyorum, hibe ediyorum' dedi. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne
verilecek böyle bir uçak, CHP'yi niye rahatsız ediyor?
ATATÜRK'ÜN VARLIĞI PARTİ ETİKETİ ALTINA
GİREMEZ
Bir TV kanalı açmış açmamış çok önemli değil. Partili birinin
televizyonu da olabilir. Ama daha önemli bir suç var. Siyasi
partiler banka kurabilir mi? Kuramaz. Ama şu anda CHP, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ü suiistimal ederek, onun Cebi Hümayun'undan dediğim,
İş Bankası hisselerinin yüzde 28'inin sahibi durumunda. Bir defa
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu tür bir varlığı herhangi bir
siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse hazineye
girer.