11 Mayıs 2013 tarihinde, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, Suriye sınırından gelen bomba yüklü bir araç patladı. Tam 53 vatandaşımız hayatlarını kaybetti. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırılarından biri olmuştu. Bu devlet ne yapıyordu? Akla gelen ilk soru haklı olarak buydu. Devletin Reyhanlı saldırısı öncesinde, gelmekte olan bu kadar büyük bir saldırıya dair istihbaratı olmaması mümkün müydü? O dönem bu kadar net göremediğimiz resmi tamamlayan, aynı zamanda 17-25 Aralık sürecinde MİT tır'larını durdurup, ülkesini dünyaya El Kaide ile işbirliği içinde lanse etmesinden tanıdığımız eski Reyhanlı Savcısı Özcan Şişman'ın Paralel Yapı'nın 'yeni Taraf'ı olan Cumhuriyet gazetesine verdiği röportaj oldu.
Buna göre MİT, ilk kez olası bir saldırı hakkındaki istihbaratı Kasım 2012'de, yani saldırıdan altı ay önce vermiş. Şişman'ın kendi ağzından itiraflarını dinleyelim:
"2012 yılının kasım ayında MİT yetkilileri yanıma gelerek, aralarında Murat Özdeş isimli bir kişinin de bulunduğu bir grubun bombalı saldırı hazırlığında olduğunu ihbar etti. Suriye istihbaratı adına faaliyet yürüten grubun Suriye'den getirecekleri patlayıcıları Hatay Yayladağı'ndaki Suriyeli muhalif askerlerin bulunduğu çadır kampta patlatacaklarını söylediler. Patlayıcının çöp kamyonuna yerleştirileceğini söylediler. Bunu ihbar kabul edip soruşturmaya geçtik."
Buraya kadar her şey normal seyrinde, kurumlar arası işbirliği sürüyor, soruşturma başlıyor. Şişman'ın ağzından dinlemeye devam edelim:
"Teknik takip sırasında, sadece bir kez ortam dinlemesinde, saldırıya ilişkin görüşmeler tespit edildi. Ancak fiiliyata geçildiğine dair tesbit yapılmadı. MİT yetkilileri birkaç kez operasyon yapsanız diye teklifte bulundular. Yeterli delil olmadığını ve işimize karışmamalarını söyledim."