Dünyanın gözü kulağı dün İstanbul'daki barış görüşmelerindeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya sizden müjde bekliyor.
Adil bir barışın kaybedeni olmaz" ifadelerini içeren
konuşması Rusya ve Ukrayna heyetlerince ayakta
alkışlandı.
Seçilir seçilmez eline Nobel Barış Ödülü tutuşturulan ve başkanlığı
boyunca Bush döneminden de çok bomba yağdıran Obama
örnekliği hafızalarda olmasa bu ödüle en layık kişinin
Türkiye'yi temsilen Başkan Erdoğan olması gerektiği dün
bir kez daha teyit edilmiş oldu. Zira hem
Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunan hem Kırım'ın
işgaline karşı duran hem de küresel yaptırımlara
direnerek Rusya'nın saygısını kazanan ve tam da bu yüzden
diyalog merkezi haline gelen başka bir ülke yok.
Gelelim görüşmelerin seyrine... Ukrayna'nın Donbas'ın statüsü için
referandumu kabul ettiği söyleniyor. Kırım içinse müzakerelerin
savaş sonrasına erteleneceği gelen bilgiler arasında. Ancak aynı
zamanda toprak bütünlüğüyle alakalı her meselenin ancak iki liderin
bir araya gelmesiyle karara bağlanabileceği de belirtiliyor.
Ukrayna'nın NATO'ya üye olma noktasındaki umutları da bu savaşla birlikte tamamen suya düştüğü için o konuda bir taviz vermeye hazır oldukları anlaşılıyor. Fakat olası bir anlaşmaya Ukrayna'nın Amerika, Fransa, Çin, İngiltere, Kanada, Türkiye ve İsrail'i garantör yazdırmak arzusu bunun alternatifi olarak anlaşılıyor. Zira garantör ülkeler, benzer bir işgal durumunda anlaşma diplomatik yollardan sağlanamazsa asker ve silah desteği ile "uçuşa kapalı bölge" tedbirlerini almak durumunda kalabilir.