Hilal Kaplan Sabah Gazetesi

İstisnaî ülke, müstesna lider

Binali Yıldırım'ın Başbakan olmasından 54 gün sonra, FETÖ darbe girişiminde bulundu. Darbenin üzerinden 39 gün geçtikten sonra ise Suriye'ye girdik. Türk ordusunun darbeden sonra toparlanamayacağını, eski...

29 Ekim 2018 | 8.146 okunma

Binali Yıldırım'ın Başbakan olmasından 54 gün sonra, FETÖ darbe girişiminde bulundu. Darbenin üzerinden 39 gün geçtikten sonra ise Suriye'ye girdik.
Türk ordusunun darbeden sonra toparlanamayacağını, eski gücüne kavuşamayacağını, Türkiye'nin bölgede etkisinin azalacağını söyleyenlere şahane bir dersti Fırat Kalkanı. Darbe, iç politikada sokakta tanklara direnen kitle öncülüğünde bir diriliş yaşatırken, dışarıda da önceki 14 yıldan çok daha aktif ve girişken bir dış politikaya sebep olmuştu.
Şu tabloya bir bakın:
Türkiye aynı anda hem NATO ülkesi olup hem de sahada Rusya ile askerî işbirliği yapan tek ülke. En son İdlib krizinin çözümünde gördüğümüz gibi ABD-Rusya arası yer yer paslaşmalardan çok öte bir işbirliği bu.
Öyle ki S-400 almamızdan, nükleer enerji işbirliklerine değin yüzyıllardır vuku bulmamış, düzen dönüştürücü ve ezber bozucu bir işbirliği bu.
Keza yine Türkiye, hem ABD ile diplomatik ilişkilerini sürdürüp hem de İran'a yönelik haksız yaptırımlara sadece sözle değil, ticari tüm ilişkilerini de devam ettireceğini ilan ederek karşı çıkan tek ülke. Bu da bize İran'ın dahil olduğu her konuda merkezi bir pozisyon sağlıyor.
Aynı zamanda Çin'in modern İpek yolu projesindeki merkezi rolümüzle de Avrasya ile Avrupa arasındaki geçişliliği sadece kültürel olarak değil, coğrafi olarak da sürdürüyoruz. Geleceğin ticaret ve enerji güzergâhlarındaki istisnaî konumumuzun önemini yakın zamanda daha artarak hissedeceğiz inşallah.
Seküler bir anayasası olan Müslüman çoğunluklu ve demokratik tek ülkeyiz.
Üstelik sekülerizme bakışımız, laikçi anlayışların tüm hoyrat uygulamalarına rağmen büyük çoğunlukla müspet. Bu anlamda "radikalizmle" mücadele eden Avrupa demokrasileri için bulunmaz bir ilham kaynağıyız.
Onlar bunu daha tam kavrayamamış olsa da Rusya lideri Putin'in bu hususta da daha akıllıca davrandığını görmek mümkün. Dileyen üç sene önceki Moskova Merkez Camii açılışındaki iki liderin konuşmalarına bakabilir.
Avrupa Birliği ile inişli çıkışlı ilişkimizi sadece üye kabul edilmediğimiz ve edilmeyeceğimiz gerçeğine bakarak okumayın.
AB'nin en çok ithalat yaptığı dördüncü ülkeyiz ve AB de bizim en çok ihracat yaptığımız beşinci blok. Yadsınamaz önemde ilişkiler var. Üstelik mülteci meselesi üzerinden bölünüp bölünmeyeceklerinin anahtarını bulunduruyoruz. Hem AB ile bu kadar türbülans yaşayıp hem de vazgeçilmez konumda bulunuyoruz.
Tüm bu istisnaî özellikler, müstesna bir liderin gayretiyle birleşince de ABD ve İran'ın olmadığı masada, Türkiye, Rus, Fransız ve Alman devlet başkanlarını ağırladı önceki gün.
Çıkan resim, İdlib krizindeki öncü rolüyle Türkiye'yi ikinci kez Suriye masasının diplomatik merkezine yerleştirdi. İstisnalar kaideyi bozmaz derler ama biz şimdiden bozmaya başladık bile...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır 08 Kasım 2024 | 154 Okunma Avrupa’ya sızan İsrail casusları 06 Kasım 2024 | 293 Okunma ‘Kutsal işgal’ 05 Kasım 2024 | 186 Okunma Göbeğimizi kendimiz keseceğiz 01 Kasım 2024 | 211 Okunma Trump mı, Harris mi? 30 Ekim 2024 | 423 Okunma