Hafta başında, ABD Dışişleri Bakanlığı, Rewards for Justice
programı kapsamında, PKK liderleri Murat Karayılan, Cemil Bayık ve
Duran Kalkan'ın yerini bildirenlere toplamda 12 milyon dolara varan
ödül konduğunu açıkladı.
2013'e değin YPG'nin varlığını Suriye uzmanları hariç kimse
duymamışken, ABD'nin PKK uzantısı bu grubu yüzlerce TIR silahla
donatıp, kendi askerî uzmanlarınca eğitip âdeta düzenli bir orduya
dönüştürmüş olması sebebiyle, ABD Dışişleri Bakanı Müsteşar
Yardımcısı Palmer'ın Ankara'yı ziyareti sırasında yapılan bu
açıklamanın altında ister istemez bir 'bit yeniği' aradık.
Nitekim açıklamanın yapıldığı akşam bir TV programına konuk olan
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın şöyle demişti: "Bir kere çok
geç kalınmış bir eylem. Bunu yapsınlar olumlu karşılarız;
prensipte, ama büyük fotoğraf içinde bu neye tekabül edecek. Bu
YPG-PYD angajmanını perdelemek için yapılan bir şey ise zaten 3 gün
sonra asıl gerçek ortaya çıkacaktır."
Gerçeğin ortaya çıkması üç gün bile sürmedi. Ertesi gün ABD'nin
Suriye Özel Temsilcisi ve eski Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey,
"PKK'nın aksine YPG'yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Bunu
hiçbir zaman yapmadık. Suriye'ye müdahale etmeden önce de
yapmamıştık. Türkiye'nin güvenlik endişelerini anlıyoruz. YPG ve
PKK arasındaki bağlantılara ilişkin endişelerini anlıyoruz. Bu
yüzden çok çok dikkatli davranıyoruz. Öncelikle Türkiye'yi ne
yaptığımız ve neden yaptığımız konusunda bilgilendiriyoruz"
dedi.
"YPG'yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz" demek Trump'ın
ekibinden en çok eski Ankara Büyükelçisi ve yeni Suriye Özel
Temsilcisi Jeffrey için zor olsa gerek. Zira bu göreve gelmeden
önce defalarca YPG'nin PKK'nın Suriye kolu olduğunu ifade etmiş
olan da kendisiydi.
Örneğin, Ocak 2018'de, yani sadece on ay önce, Concil on Foreign
Relations'da (CFR) gerçekleşen bir toplantıda şöyle demişti:
"Elimizdekilere bakalım: Türkiye'nin güneyinde, Suriye'de DEAŞ'la
mücadele ve kontrol amacıyla, PKK tarafından yönetilen, büyük bir
ordu kuruyoruz. Türkiye de her gün buna karşı çıkıyor."
Ya da darbe sonrası, SETA Washington'ın düzenlediği toplantıda
şöyle diyordu: "Bir de YPG ve PYD, yani PKK'nın Suriye'deki askerî
ve siyasî kanadı problemi var. Esasında Amerikalılar da böyle
olduğunu biliyor. Ama DEAŞ'la mücadelede öncelikli müttefikimiz
oldukları için ve DEAŞ şu an için öncelik olduğundan ABD, YPG ve
PYD ile çalışmaya devam ediyor. Ama bunlara kimin insan gücü
aktardığını ve siyasî liderlik yaptıklarını biliyoruz."
Sayın Jeffrey, FETÖ'nün Türk devleti içine nasıl sızdığını ve
darbenin arkasında olduğunu da defalarca dile getirmiş, Türkiye
dinamiklerini çok iyi bilen bir isim. Mevcut pozisyonun kendi
görüşlerinin önüne geçmesini anlamakla birlikte, Türkleri biraz
tanıyabildiyse, Suriye'de hem YPG/PKK hem de Türkiye ile birlikte
yürünecek bir yolun olmadığını gördüğünü sanıyorum. Umarım Trump'a
ve Pentagon'a bunu anlatmakta başarılı olabilir.