CHP lideri Kılıçdaroğlu, kadınlara seçme ve seçilme hakkının
verilmesinin yıldönümü vesilesiyle yayınladığı mesajda Atatürk ve
arkadaşlarını minnetle anmış.
Kadınlara "iade edilen" haklar konusunda bile erkeklere minnet
duymayı öğütleyen bu resmi ideoloji anlatısında bir eksiklik var
sanki:
Kadınlar!
Cumhuriyet rejiminin en büyük 'kazanımlarından' birisi halka
geçmişini unutturmasıydı. Osmanlı dönemindeki tüm tarihsel
tecrübenin ya şeytanlaştırılması ya da unutturulması için uygulanan
reddi miras politikasının, bugün tersine bir yüceltme refleksiyle
geri dönüşünü müşahede etmemiz de bundan. Hep o bildik hikâye,
usulünce gömülmeyenler geri dönerler...
Ancak kadın hakları mücadelesi geçmişimiz için aynısını söylemek
zor. Bugün, Osmanlı'daki iyi kötü tüm siyasî aktörleri biliyor
olmamıza rağmen, en azından isimlerine aşina olmamıza rağmen, kadın
haklarına ilişkin geçmişimize dair hiçbir fikrimiz yok.
Hâlbuki cumhuriyet öncesi, kadın hakları ve mücadelesi açısından da
bir toz ve gaz bulutu veyahut bir karanlıklar dünyası değildi.
Her şey Atatürk'ün ufuktan güneş gibi doğmasıyla da başlamamıştı.
Osmanlı'da da hakkını hukukunu savunan kadınlar vardı ve hayatın
içindeydi. Eski bir yazımdan istifadeyle özetlemeye çalışayım:
Osmanlı kadınlarının faaliyetlerinin dergiler ve dernekler olmak
üzere iki yol üzerinde yoğunlaştığı söylenebilir. Osmanlı
tarihindeki ilk kadın dergisi Terakki-i Mukadderat'tı. Onu ilk
sayısını 1886'da çıkaran ve sahibinden yazı kadrosuna tamamen
kadınlardan müteşekkil olan Şükûfezar izledi. 'Kadınlara mahsus
ilmi, siyasi mecmua' tanımıyla çıkan Demet isimli derginin yazı
kadrosundaysa Mehmet Akif, Mehmet Emin, Selim Sırrı gibi tanınmış
erkek yazarlar da yer almaktaydı.