Gezi süreci, iktidar yıkılmadan ve sandık devrilmeden
atlatılırken, Mısır'da askerî darbe olmuştu. Tüm Gezici yazarlar ve
siyasetçiler, bu gelişmeyi ya coşkuyla karşılamışlardı ya da
bastırmakta zorlandıkları heyecanlarını "Mısır'dan çıkan dersler"
başlıklı yazılara aktarıp, Sisi altından sopa göstermişlerdi.
Örneğin CHP'nin Eskişehir 1. sıradan aday gösterdiği Gaye Usluer,
heyecandan imla kavramını da büsbütün unutarak şöyle karşılamıştı
darbeyi: "Secımle geldık! Dıye kafa tutan MURSI 3 gunde gıttı.
Demokrasının sandıktan ıbaret olmadıgını anlayabıldı mı?"
Gezi'nin en meşhur mottosu "Demokrasi sandıktan ibaret değildir"in
karşılığı gerçekten de Mısır'da olan bitendi. Darbeden sonra,
darbeyi protesto edenlerin üzerine gerçek mermiyle ateş açıldı.
Binden fazla silahsız sivil katledildi. 21. yüzyılın bir günde
gerçekleştirilen en büyük sivil katliamı payesi, İnsan Hakları
İzleme Örgütü tarafından Sisi Mısır'ına verildi. Binlerce siyasetçi
hapse atıldı, idam kararları yağdı. Şu anda yaklaşık 500 kişi
hakkında idam kararı verilmiş durumda. Uluslararası toplum ses
çıkarmazsa, sessizce asılacaklar. Mısır tarihindeki ilk ve tek
serbest seçimlerden galip çıkan Mursi hakkında da bugünkü karar
duruşmasında idam kararı çıkabilir.
Seçim bildirgesinde bilmem kaç kez özgürlük ve demokrasi diyen
Kılıçdaroğlu'nun, buna karşılık diyebilecek hiçbir şeyi yok. Çünkü
O, Sisi'ye desteğini çoktan açıklamıştı. Ahmet Hakan'ın
programında, "Sisi'ye karşı mısınız?" sorusuna "Hayır, Sisi'ye
karşı değilim" diye yanıt vermişti. Hakan, Sisi'nin Kenan Evren'den
farkı olmadığını hatırlatınca şöyle devam etmişti: "Bir ülkeyi
yöneten kişi eğer uluslararası kabul görüyorsa ben ona karşıyım
diye ucuz siyaset yapmam. Amerikalı karşı mı? Fransız karşı mı?
İranlı, Suriyeli karşı mı? Rusya karşı mı? Ben niye karşı olacağım.
Ben kendi ülkemin çıkarlarına bakarım. Eğer bir ülkenin yönetimi
uluslararası kabul görüyorsa, BM'de temsil ediliyorsa bir sorun yok
demektir."