Milletin sevgisini temsilen üzeri güllerle kaplı makam aracıyla
hareket etti.
Devletin birlik içindeki hareketini temsilen eşlik eden süvari
birliği kapıya ulaştığında, onları 16 Türk devletini temsilen
karşılayan askerler vardı.
Türk mavisi, yani Turkuvaz renklerle bezeli tribünde, her zamanki
gibi eşi Emine Hanımefendi ile halkın sevgi seline karşılık
vererek, el ele kürsüye vardı.
Sözlerinde kibir değil şükür, duruşunda gurur değil vakâr
vardı.
O gün orada, milyonların duası vardı.
O gün orada dirilişin ezgisi vardı.
O gün orada, küllerinden doğan Türk Devletinin şahlanışı vardı.
O gün orada, yeni bir çağın başladığını muştulayan sükûnet
vardı.
Eşimle gözyaşlarımızı silerken büyüklerimizi andık.
Ödünsüz duruşundan ve sakalından ötürü horlanan, mesleğinden
edilmek istenen, tehdit edilen bir ilahiyatçı olarak rahmetli
babamız görmüş olsaydı diye içimizden geçirdik.
Daha küçük bir kızken, kendisine gizli saklı Kur'an öğreten
hocasının gözlerinin önünde saçlarından sürüklenerek götürüldüğüne
şahit olan rahmetli babaannemiz görmüş olsaydı diye içimizden
geçirdik.
Dindar oldukları için orduda barındırılmayan, eşinin yanında her
şartta dağ gibi durmuş rahmetli Nanü'müz görmüş olsaydı diye
içimizden geçirdik.
Ak Parti teşkilatına alın terini döken, kapı kapı dolaşıp yoksulun
garibanın derdine koşan rahmetli dayım görmüş olsaydı diye
içimizden geçirdik.
İdam edilenler, sürülenler, kapılardan kovalananlar, aşağılananlar,
yok sayılanlar, cüzzamlı muamelesi görenler, "asıl" yerine
konmayanlar...
Bu devlet artık hepimizin, bu Cumhuriyet hepimizin!
Birileri istediği kadar oturadursun; bizler bir daha asla oturmamak
üzere kıyamdayız inşallah!
Elhamdülillah...