Süleyman Demirel'in 1965 ve 1969 seçimlerinde, Turgut Özal'ın
1983 ve 1987 seçimlerinde tek başına iktidara gelmeleri dışında
1960 darbesinden beri koalisyonla yönetiliyoruz. En son 1991'den
2002'ye kadar uzun bir koalisyon dönemi yaşadık. Ki sanırım 1991-
95 arasındaki DYP-SHP koalisyonunu saymazsak, ömrü iki seneyi bulan
bir koalisyon yönetimi olmadı.
1950-60 Menderes, 1965-71 arası Demirel ve 1983-91 arası Özal
dönemleri, Ak Parti'ye kadar ülkenin en çok düzlüğe çıkmak üzere
yol aldığı tarihlerdi. Zira ağır vesayetçi bir düzende, parlamenter
rejimin sağladığı kısıtlı imkânlarla, tek başına da iktidar olsanız
yapabilecekleriniz sınırlıydı. Zaten Menderes'ten sonraki
liderlerin hafızasında darağacındaki merhumun görüntüsü hep yer
etti. Bu minvalde 13 yıllık Ak Parti iktidarında, Türkiye
Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana demokratik yollardan iktidar
olmuş partinin yönettiği en istikrarlı süreci yaşadık. Ekonomik
atılımlar, ulaşım alanında atlanılan çağ, çözüm süreci, vb. hep bu
istikrar döneminin meyveleri. Ancak bazı odaklara göre "Artık
yeter! Söz koalisyonların" olmalı.
Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, beraberindeki
parlamento heyeti ile birlikte 7 Nisan'da, Meclis'teki siyasî
partilerin gruplarıyla görüştü. Bu görüşmelere sadece CHP ve HDP,
parti lideri seviyesinde katıldı.