Bundan altı yıl önceyi hatırlayın. Türk Silahlı Kuvvetleri,
Suriye'ye operasyona başlamıştı. Başkan Erdoğan, S-400'ler için
düğmeye basmıştı ve Batılı ülkeler teyakkuza geçmişti. Ambargo
kararları ile diplomatik tehditler havada uçuşuyordu.
O çokbilmiş Washington think-tank camiası ile yabancı kalemşorlar,
Erdoğan'ın Türk dış politikasını felakete sürüklediğini iddia edip
yaptırım uygulanması çağrısında bulunuyordu.
Peki gelinen noktada ne oldu? Türkiye, Batı'nın da çok ihtiyaç
duyduğu istisnai bir mertebeye ulaştı. Rusya ile Batı arasındaki
yegâne diyalog kanalı haline geldi. Ne Batı'nın ne de Doğu'nun
vekâlet savaşlarında bir piyon olmayı kabul etti. Kendi menfaati
doğrultusunda özgün bir konumu kendisine inşa etti.
Şimdi bu altı yıllık diplomatik emeğin meyvelerini, dünyayı
rahatlatan tahıl diplomasimizden Afrika'daki Fransız etkisinin en
somut rakibi haline gelmemize, Bosna- Sırbistan veya Azerbaycan-
Ermenistan arasındaki gerilimlerde kilit ülkelerden biri olmamıza
dek pek çok alanda...