"Hatırlanmak bile istenmeyeceksin. Yatacak yerin yok,
bilesin.
Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında."
Ulusalcı yazar
"Başbakan"ı idam sehpasına götürürlerken üzüleceğim. Demokrat
olduğum ve idama karşı olduğum için. Ama "Allah"ın sopası yok" da
diyeceğim."
Troçkist yazar
"Yarının Türkiyesi"nde AKP'yle teması olan hiçbir kurum, kuruluş ve
yapı kalmayacak. Erdoğan'la birlikte hareket eden bütün yapılar,
buna cemaatler ve tarikatler de dahil, tasfiye edilecek."
Gülenci yazar
"Hoşgörünün de sınırı var. Pazartesiden itibaren AKP'li olduğunu
tesbit ettiklerimin tazminatını verip işten çıkarıyorum. Başbakan
bakar artık!"
Tikican modacı
"Bizim alçaklarla bir arada yaşama dayanışma gibi isteğimiz yoktur.
Haysiyetini yitirmiş olanlarla birlikte yaşam falan da
olmaz."
'Barışçıl' politikacı
Yukarıdaki satırlar, son bir yıl içinde, ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'a
ya da onunla beraber kendisini destekleyen halka yönelik sarf
edilmiş, kutuplaştırmanın ötesinde nefret kusan ifadeler.
Kutuplaştırma ise, esas kutuplaştıran, halkı "Erdoğancı vs. Erdoğan
karşıtı" diye bölen ve her siyasî analizini bu sığlık üzerine bina
eden çevrelerin sihirli kelimesi. Bu kelimeyle açmak istedikleri
kapı ise "Erdoğan'sız Türkiye" projesine çıkıyor.
Nefret seansları ve söylemleri Erdoğan'ı hedefe koyduğundan
neticede onun daha fazla sahiplenilmesine yol açıyor. Bu görüldüğü
için 'ama sizce de çok kutuplaşmadık mı?' naifliği altında
'Erdoğan'ı verin, huzur olsun' alt metni itinayla her yana
döşeniyor. Mezarına tükürmekten, idamdan toplu tasfiye etmeye kadar
geniş (!) bir seçenekler skalasıyla bizi yüz yüze bırakan güruh ve
geldikleri kesim, "Erdoğan toplumu bölüyor" tiradını atmaktan da
utanmıyor.