İyi Parti kurulduğu günden bu yana bir mağdur rüzgârı estiriyor
ki, sormayın! Meral Akşener gittiği her şehirde 'mağdurum
dostlarım' mizanseniyle ilgi toplamaya çalışıyor. Ya tuttukları
otelin elektrikleri kesiliyor ve cep telefonu ışıklarıyla
konuşmasını yapıyor. Ya da kırmızı halının, ses ve ışık sisteminin
hazır olduğu yerde kürsü bulunamıyor ve Meral Hanım, kim akıl
ediyorsa bir çöp konteynırının üzerine çıkıp halka sesleniyor.
Bu seçimlerde de 24 Haziran tarihinin kendilerini yarış dışında
tutmak için ilan edildiğini iddia etmişlerdi ki Yüksek Seçim Kurulu
(YSK) oyunlarını bozdu ve sandıkta mücadele etmelerine izin verdi.
Peki Meral Hanım ne yaptı? Bandı biraz başa saralım şimdi: "Biz
şartlı, şurtlu, insanlarla el sıkışıp, sırf aday olabilmek için
grup kurmak gibi bir abidik, gubidik işimiz olmayacak. 100 bin imza
ile çıkacağız yola. Halep ordaysa arşın burda, hep birlikte
göreceğiz."
Meral Akşener, bu konuşmayı yapalı sadece bir ay geçmişti ki,
CHP'den 15 vekil bir açıklamayla İyi Parti'ye transfer edildi.
Böylelikle 100.000 imza ile aday olacağını söyleyen Akşener, daha
ilk seferinde seçmenine verdiği sözü bozmuş oldu.
CHP-İP ittifakına 'abidik gubidik' demek bize yakışmaz. Meral Hanım
ne demiş diye bakayım dedim ama ne göreyim? Yine bir mağdur
edebiyatı örneği ile kendisini haklı çıkarmanın peşine düşerek
şöyle demiş: "İyi Parti'yi seçimlere sokmama teşebbüsü demokrasiye
saldırıdır... CHP ve değerli Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu'nun ortaya koyduğu tavır her türlü takdirin
üzerindedir."
YSK, seçimlere girmelerine olanak sağlamışken bile hâlâ mağdur
edebiyatı... Her fırsatı mağduriyete çevirmek sadece saçma bir
seçim stratejisi değil, aynı zamanda ülkeyi yönetemeyeceğinize dair
de net bir işarettir. Ağlayacaksanız oynamayalım.