Ak Parti, başında Erdoğan olmadan girdiği ilk seçimlerde tek
başına iktidar olma şansını yitirmişti. Bu, bütün seçim
kampanyalarını Ak Parti'yi devirmek üzerine kurgulayan CHP, MHP ve
HDP için bulunmaz bir fırsattı. Ak Parti'siz bir koalisyon kurup
ülkeyi yönetmeye talip olabilirlerdi.
İlk dalgalanmayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, aynı zamanda eski CHP
lideri olan CHP milletvekili Deniz Baykal'la görüşmesi yarattı.
Muhalif cephe, aşırı tepki göstermekle birlikte bu görüşmenin
mahiyetini tam olarak anlayamamıştı. Hâlbuki Erdoğan, Baykal ile en
yaşlı vekil olması nedeniyle meclisi açacak kişi olduğu için,
teamüllere uygun bir ilerleyiş olması noktasında görüşmüştü.
Baykal'ın anlattığına göre, Erdoğan, gönlünden geçenin bir
koalisyon hükümeti olduğunu da belirtmişti.
Bu görüşme üzerine, Meclis Başkanlığı seçimi için Ak Parti'nin
Baykal'ı destekleyeceğinden, onu CHP'nin tekrar başında görmek
istediğine kadar çeşitli rivayetler dolaşıma girdi.
Sonuçta ne Ak Parti Meclis Başkanlığı için Baykal'ı destekledi ne
de Baykal'ın geri dönüşünü teşvik eden bir adım attı. Ak Parti,
Meclis Başkanlığı için kendi adayını çıkardı. Son turda CHP, kendi
adayı Baykal için MHP'nin desteğini alamadığından çoğunluk oya
sahip Ak Parti kendi adayı İsmet Yılmaz'ı Meclis Başkanı seçtirdi.
Bu, muhalefet bloğunun Ak Parti'ye karşı ilk kaybıydı ve herkes
birbirini suçlamaya başlamıştı. Oysa Cumhurbaşkanlığında 'çatı
aday' ve MHP'nin adayı olan İhsanoğlu desteklenseydi, Ak Parti
adayının seçilme şansı yoktu. Memnuniyetsizler medeniyet kuramamak
bir yana Meclis Başkanı bile seçtiremiyordu.