İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin üç sacayağı vardır.
İlki merkezi New York'ta bulunan ve 1945'te kurulan
Birleşmiş Milletler, ikincisi Amerika öncülüğünde
1949'da kurulan Kuzey Atlantik Anlaşması
Örgütü ve 1951'de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu'ndan Maastrich Anlaşması ile Avrupa
Birliği'ne evrilen oluşumdur.
BM, savaş sonrası oluşan siyasî düzenin
organizasyonunu amaçlar. NATO,
Batı'nın askerî birlik ve organizasyonunu
hedefler. AB ise malumunuz birleşik
Avrupa idealini ekonomik ve siyasi
gerçekliğe dönüştürmeye
çalışır.
Türkiye, BM'nin kurucu anlaşmasında imzası olan 50 ülkeden biridir.
Kore Savaşı'na katılmamızdan bir süre sonra, 1952'de NATO'ya dahil
olmuşuzdur.
Avrupa Birliği bahsi ise zaten malumunuz...
PKK ile YPG arasında hiçbir farkın olmadığını yakinen
biliyoruz.
Fakat sınırımızdaki bu terör oluşumuna, BM Şartı'nın 51. maddesi
doğrultusundaki müdahale hakkımıza yıllardır karşı çıkılıyor.
Dinlemedik, önce Zeytin Dalı harekâtıyla girdik. Ve yine
dinlemedik, Barış Pınarı harekâtıyla tekrar sahadayız.
Gelin görün ki, BM Güvenlik Konseyi'ndeki
sözde NATO müttefiklerimiz bu
hakkımızı icra etmemize karşı
çıktılar. O kadar ki harekât
sebebiyle bize silah ihracatını
yasaklayan veya askıya alan
ülkelerin hepsi NATO
üyesi. ABD de kendisi ile anlaşılarak girişilen
bir operasyon üzerinden, baskıya dayanamayan Başkanı sebebiyle bir
takım ekonomik yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor.
İş bununla da bitmiyor. ABD ordusu, yıllardır kendileriyle
konuşarak Münbiç'in kontrolünü isteyen Türkiye yerine, bölgeyi
Rusya'ya teslim etmeyi daha uygun buluyor. Böylelikle Münbiç'te iki
yıldızlı Suriye rejimi bayrağı ile Rus bayrağı dalgalanıyor.
Rejim üniforması giyen YPG'lilerin de yakında arzı endam etmesi
beklenebilir.
Özetle, NATO'nun kurucusu sayılan ABD,
NATO üyesi müttefiki yerine Ruslarla
anlaşıyor.
Harekât sayesinde şimdiden terör koridoru projesini rafa
kaldırdık.
Sınırımızın büyük kısmını YPG'den temizledik. Onlarla ABD
arasındaki bağı kopardık. Ancak işin bu kısmını da görelim ki
ortalığı ABD-Rusya savaşı diye inleten analistlerin ötesini
duyabilelim.