Amerika Birleşik Devletleri, tarihindeki en çok kişinin öldürüldüğü silahlı saldırıyı yaşadı. Orlando'da, Ömer Mateen isimli ABD vatandaşı, eşcinsellerin gittiği bir gece kulübünü basarak 49 kişiyi öldürdü.
Saldırganın, saldırı öncesinde, acil yardım hattını arayarak, "DAEŞ'e bağlı olduğunubildirdiği" söylendi. Zaten adı da Ömer'di. Bunun üzerine yine büyük bir Müslüman ve İslâm düşmanlığı Amerikan kamuoyunu esir aldı.
Ancak ertesi günden itibaren, saldırganın hedef aldığı kulübe üç yıldır gittiği, gay'lerin kullandığı bir telefon uygulamasıyla ilişki teklifinde bulunduğu, eski bir erkek iş arkadaşına da 'çıkma teklifi'nde bulunduğu gibi bilgiler medyada yer almaya başladı. Peki, 'İslâmi radikalizm' ya da 'İslâmî terörizm' kalıplarının kullanılmasından vazgeçildi mi? Elbette hayır! Orlando'nun göbeğinde, ABD doğumlu bir ABD vatandaşının yaptığı saldırının çaresini, ABD kamuoyu Suriye'deki DAEŞ'i yok etmekte aramaya devam ediyor.
Saldırganın eşcinsel oluşu dışında, başka bir 'odadaki fil' de ABD'deki silah kontrolü yasaları; daha doğrusu bu yasaların 'yokluğu.' Silaha erişimin en kolay olduğu ülkelerin başında gelen ABD, sivil nüfusun silah sahibi olma oranlarına göre ilk üçte yer alıyor. Silah alırken bazı eyaletlerde ehliyetinizi göstermeniz, bazılarında da çok kısa bir sabıka kaydı kontrolü yeterli oluyor.