Rusya Federasyonu Başkanı Putin, son seçim zaferinin ardından
ilk yurtdışı ziyaretini, Mersin'de Türk-Rus işbirliği ile
yaptırılan Akkuyu Nükleer Santrali'nin temel atma töreni
vesilesiyle Türkiye'ye yaptı. Ertesi gün ise, ilki Soçi'de
gerçekleşen Suriye üçlü zirvesinin ikinci ayağı olan zirve, İran
Cumhurbaşkanı Ruhani'nin de katılımıyla gerçekleşti.
Daha bir hafta önce Varna'da, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi
liderleriyle el ele tutuşarak özellikle mülteciler konusunda
işbirliği mesajı vermiş olan Erdoğan, bu kez de tam da NATO'nun 69.
kuruluş yıldönümüne denk gelen 4 Nisan gününde, Putin ve Ruhani ile
el eleydi.
Doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu oyundaki hem en zorlu hem de en
maharetli oyuncu olsa gerek. Zira bir yandan Batı ittifakı ile
ilişkilerini stabilize etmeye çalışırken, diğer yandan da Batı
ittifakının pek de hoş görmediği komşuları Rusya ve İran ile
işbirliğini geliştiriyor.
Açıkçası bu tablodan rahatsız olan ülke liderleri varsa, Türkiye'yi
düşmanlaştıran ve kendilerini de kurban gibi gösteren retoriklere
kapılmadan şu üç soruyu dürüstçe cevaplamalılar:
Türkiye'ye önce Esed sonra PKK saflarından roket ve bombalar
yağarken, Türkiye 5. maddeye referansla defalarca yardım çağrısı
yapmasına rağmen NATO ittifakı nerdeydi?
Türkiye'nin onca terör saldırısı ve darbe girişimi ardından devasa
güvenlik ihtiyaçları ortadayken, bunu karşılamak yerine YPG'ye
övgüler düzmekle ve darbeci FETÖ'cülere sığınma sağlamakla
meşguldünüz. Gelinen noktada Türkiye kendi sınırını kendisi
temizlemek zorunda kalmışken, işbirliği yapan tek ülkenin Rusya
olması karşısında Türkiye'nin ne yapmasını bekliyordunuz?
Türkiye, Obama'nın ricası üzerine Çin'le füze ihalesini iptal
etmişken, Patriot alımı konusunda zorluk çıkaran ve Patriotlarını
tam da ihtiyaç duyulan dönemde Türkiye'den çeken ABD ve Almanya
idi. NATO'da başı çeken bu ik...