İran protestolarına Avrupa Birliği'nden çok zayıf tepki
geldiğini geçenlerde yazmıştım. Gezi'nin ilk gününden itibaren
nerdeyse her gün açıklama yayınlayan AB, bir hafta suskunluğunu
bozmamıştı. En sonunda da AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası
Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, yaptığı açıklamada, İran
yönetiminin adını bile anmadan, sadece insan hakları noktasında
çağrı yapmıştı.
Dün, Brüksel'de, bunun çok daha ötesine geçen bir gelişme yaşandı.
Mogherini, Alman Dışişleri Bakanı Gabriel, Fransa Dışişleri Bakanı
Drian, İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson ve İran Dışişleri Bakanı
Zarif bir araya gelerek, Trump'a ortak bir mesaj yolladı:
"Nükleer anlaşmasının alternatifi yok, imzanı çekmeyi bile
düşünme." Mogherini, "Anlaşma işliyor ve sonuç doğuruyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, dokuz raporda İran'ın anlaşmaya
uyduğunu teyit etmiştir. AB, anlaşmanın korunması konusunda
kararlıdır" diyerek AB'nin İran ile olan ticarî çıkarlarının,
ABD'den daha önemli olduğunu da deklare etmiş oldu.
Dünyanın çok kutuplu hale geldiği, Türkiye gibi İran'ın da yükselen
ülkeler arasında olduğu noktasındaki en net çıkışlardan biri bu
meydan okuyan yan yana dizilişti.
Dün, bu çok kutupluluğa dair bir diğer emare de Türkiye'ye işaret
ediyordu. Referandum sonrası gerilen Erbil ile Bağdat hükümetleri
arasındaki arabuluculuk görevini Türkiye'nin yapması istendiği ilan
edildi.