ABD Başkanı Trump, beşinci nesil F-35 uçaklarının teslimatını 90
günlüğüne askıya alan Senato kararını onayladı. Zaten 90 gün
içerisinde bir teslimat beklenmediğinden karar sembolik ve
Türkiye'ye yönelik bir yaptırım anlamına gelmiyor. Yani Türkiye'nin
kendisine resmî olarak teslim edilmiş iki uçağın fiziki olarak
teslim edilmesinin önüne bir engel konmayacak.
ABD Savunma Bakanı Mattis de, 7 Temmuz'da Kongre'ye yazdığı
mektupta, Türkiye'ye F-35 uçaklarının satışının durdurulması
girişimlerine karşı çıkmış ve bunun "tedarik zincirinde sıkıntıya
neden olacağı ve uçak fiyatlarını yükseltebileceği" uyarısında
bulunmuştu. ABD, siyasî nüfuz alanında Türkiye'ye istediğini
yaptıramamasının hıncıyla vergi artırımına giderek, kuru
hareketlendirerek cevap vermeye çalışsa da, dünyanın en güçlü
ordularından birine sahip Türkiye ile askerî ilişkilerinde sorun
çıkarmamaya şimdilik özen gösteriyor.
Trump, iki bakanımıza yönelik yaptırımları açıkladığı zaman da yine
Savunma Bakanı Mattis, verdiği demeçte, "Türk-Amerikan ilişkileri
ve askeri operasyonlarına bir etkisi olmadı. Şu aşamada Türkiye ile
yakın çalışmaya devam ediyoruz" demişti. Yani ABD şimdilik
"ticarette savaş, askeri işbirliği" demeyi sürdürüyor.
Bunda ABD'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları sonrası
sahada Türkiye'den beklemediği bir cevap almasının da katkısı büyük
şüphesiz.
Dahası Astana sürecinin etkisi kartopu gibi büyüyor. Türkiye ve
Rusya, İstanbul'da Almanya ve Fransa'nın da katılımıyla
düzenlenecek dörtlü Suriye zirvesi için hazırlık yapıyor. Önceden
Rusya'nın parçası olduğu bir Suriye çözümüne mesafeli bakan,
Türkiye'nin de bunun parçası olmasına önyargıyla yaklaşan iki öncü
Avrupa ülkesinin liderlerinin İstanbul'a gelerek Türkiye- Rusya
çözüm planına destek verecek olması da ABD'nin çok hoşuna gidecek
bir girişim olmayacaktır. Fakat diplomaside ve sahada geri plana
itildikçe bunu agresyonla telafi etme çabasına gireceği kesin.
Başlıktaki deyim şimdilik ABD'nin görünen yüzü olsa da bunun da son
kullanma tarihi yaklaşıyor. Karşımızda YPG'ye binlerce TIR mühimmat
yağdıran bir devlet varken askerî işbirliğinin de kalıcı olacağını
varsaymak aptallık olur.