Gerçeklerin örtbas edilmesinin bu kadar yaygın olduğu bir
dünyada, komplolara inanmayıp yüz çevirmenin kendisi bir komplo
değil midir?
Jeffrey Epstein davasında gördüğümüz tam olarak budur. Yıllarca
çocukları seks için pazarlayan, 2007'de pedofili olduğu tescillenen
bir isim Epstein. Yakın dostları arasında Bill Clinton, Siyonist
lobinin savunucusu Alan Dershowitz, eski İsrail Başbakanı Ehud
Barak ve İngiliz Kraliçesi Elizabeth'in oğlu Prens Andrew var.
"Müşteri" listesinde kimler var, tam olarak bilinmiyor.
Epstein'in kendine ait adasına, "Lolita Ekspres" denen özel jetiyle
yakın dostlarını ve müşterilerini getirdiği biliniyor. Bu adada bir
de "tapınak" var. Antik Mısır mimarisini andıran,
İsrailoğulları'nın Hz. Musa'dan önce çocuk kurban ederek gazabını
azaltmayı umdukları Moloch isimli tanrıya ait olduğu iddia edilen
heykeller bulunduran, ne işe yaradığı hâlen anlaşılmamış bir
tapınak bu.
Epstein'in 2007'deki yargılanma süreci de tam bir fiyasko. Pedofili
olduğu kesin olmasına rağmen Başsavcılık'ın kendisiyle yaptığı
anlaşma sonrası sadece 13 ay hapse mahkûm ediliyor ama gün içinde
"işyerine" gitmesine izin sağlayan ve hapsi bir bir nevî otel
zorunluluğu haline getiren bir ceza.
Hapisten çıktıktan ve pedofili olduğu resmileştikten sonra dahi
irtibatlarında bir azalma olmuyor.
Öyle ki Prens Andrews'ün, 2010 yılında Epstein'in New York'taki
evine girerkenki görüntüleri basınla paylaşıldı.
Fakat Kraliçe Pazar ayinine giderken Prens ile birlikte görüntü
vererek oğlunun yanında olduğunu göstermekten geri durmadı.
Saray ise tüm iddiaları yalanladı.
Epstein, yeni açılan soruşturma dahilinde hapisteyken önce
"intihara" kalkıştı. Ardından yarım saatte bir gözlemlenmesini
gerektiren bir protokol uygulandı. Gelin görün ki bir hafta sonra
Epstein hücresinde ölü bulundu. İntihar ettiği söylendi ve o gece
yarım saatte bir gözlemlenmesini gerektiren protokolün
gardiyanlarca uygulanmadığı açıklandı. Sadece tuvalet kağıdı
bulunan hücrede nasıl kendini asarak intihar ettiği de ayrıca merak
konusu...
ABD basını ise bu olayı çoktan unutturdu.
Fikri takip gerektiren bu konu ne zaman, nasıl gündeme gelecek
bilmiyorum. Ancak mevzuyu deştikçe karşınıza Epstein'in
mağdurlarından başka mağdurların da hikâyeleri çıkıyor. Mesela
Avustralyalı Fiona Barnett, çocuklara tecavüzden onları ormanlık
alanlarda avlamaya, belli bir ritüel dahilinde kurban etmeye kadar
varan dehşet verici anektodlar anlatıyor. İddiasına göre bazı
çocuklar kimsesizler yurdundan alınıyor bazıları ise aileleri
tarafından -kendi tabiriyle- "VIP pedofil çete"nin 'hizmetine'
sunuluyor.
İçlerinde aktris Nicole Kidman'ın babasından Avustralyalı eski
Başbakanlara bulunduğu bir kesimin bu çeteye dahil olduğunu
söylüyor. Götürüldüğü evlerin iç detaylarına değin anlatan
Barnett'in hikâyesi parlamentoda cılız bir karşılık bulsa da
genellikle 'ruh hastası' bir kadının hikâyeleri muamelesi görüyor.
İginç olan Barnett'in suç duyurusundan bir ay sonra Kidman'ın
babasının Singapur'da kimi kaynaklara göre kalp krizinden kimi
kaynaklara göre 'trajik kaza' sonucu ölmesi... Daha da ilginç olan
hiçbir medya mensubunun şimdiye dek Kidman'a babası hakkındaki
iddiaları sormamış olması.
Yine Kuzey İrlandalı Richard Kerr'in Belfast'taki Kincora
kimsesizler erkek yurdunda başlayan tecavüz hikâyesi Londra'ya
getirilip burada da içlerinde siyasetçilerin de olduğu bir grup
erkeğin sistematik taciz ve tecavüzüne maruz kalmasıyla devam
ediyor. ABD'de yaşayan Kerr, tecavüzler sonrası intihar eden iki
arkadaşı için 50 yaşından sonra konuşmaya karar veriyor. Ancak iki
yıl sonra İngiliz yetkililerin yeterli işbirliği yapmadığını ve
tehlike altında olduğunu söyleyerek basına isim vermekten
vazgeçtiğini söylüyor.
Kerr korkmakta haklı çünkü bu VIP pedofili çetesinin mağduru
olduğunu iddia eden başka bir isim olan Carl Beech de soruşturma
sürerken bilgisayarında pedofili görüntüleri bulunduğu gerekçesiyle
hapse atıldı ve tüm iddiaları geçersiz sayıldı.
Netice ne olursa olsun, artık "globalistler ile yerelciler" diye
adlandırılan iki kutubun çatışmasından asırlık bir irinin gün
yüzüne çıktığı anlaşılıyor.
Epstein'in arşivi şu an kimlerin elinde ve ifşa edilirse ne zaman,
hangi şartlar altında edilecek; en çok merak edilen soru bu.