Kılıçdaroğlu’nun aday olacağı yaklaşık bir buçuk yıldır belliydi. Son bir yıldır da kendini iyice göstermeye başladı ki ben bütçe görüşmeleri sırasında AK Parti sıralarından “Aday ol” çağrıları yapıldığında “Aday olmayacağımı nereden biliyorsunuz” sözünden itibaren oy alma potansiyeli açısından muhalefetin en güçlü iki isminden biri olduğunu, hatta en güçlü ismi olduğunu söylemiştim.
Diğer isim ise Ekrem İmamoğlu’ydu. Kılıçdaroğlu’nu neden güçlü isim olarak görüyordum? Birincisi kendi coğrafyası nedeniyle, Tuncelili olması nedeniyle HDP’lilerle daha iyi ilişkiler kuran, ikincisi Baykal dönemine göre de HDP ile CHP’yi yakınlaştıran bir genel başkan. Bu açıdan HDP’lilerin Kılıçdaroğlu’nu çok istediklerini ve bunu da zaman zaman deklare ettiklerini biliyoruz. Nitekim bu yaklaşım sebebiyle Mansur Yavaş, Meral Akşener gibi isimler gündemden ve denklemden çıktılar.
Aslına bakılırsa anketlerde “Kılıçdaroğlu çıkmıyor” gibi yaklaşımların çok doğru olmadığını söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu ilk zamanlar kendini çok öne çıkarmadığı için, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu isimleri öne çıkarıldığı için anketlerde çıkmadığı doğru. Ancak son altı aydır Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra Kemal Kılıçdaroğlu ikinci sırada yer alıyor. Oy oranlarına bakacak olursak yüzde 43 - yüzde 45 Sayın Erdoğan iken yüzde 13-yüzde 14 civarında bir yüzde ile Kemal Kılıçdaroğlu geliyor ve ardından Yavaş, Demirtaş isimleri izliyor.
Kılıçdaroğlu’na yapılan “kazanamayacak aday” yaftası da bu yönden çok doğru değil. Sayın Akşener’in belki İmamoğlu’na söz vermiş olması ya da başka sebeplerle sürekli İmamoğlu’na çalıştığını biliyoruz. Belki İmamoğlu için özel bir söz alınmış da olabilir. Saadet Partisi önünde Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı esnada İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu dışında kimsenin yüzünün gülmediğini hatırlayacak olursak bunu daha net görebiliriz. Bu net şekilde bilebileceğimiz bir husus değil, ancak Akşener, Mansur Yavaş’ı da masaya sunsa bile aslına bakarsanız kafasındaki isim hep İmamoğlu’ydu. Bu nedenle hem kendisi hem kurmayları hem de parti yöneticileri olmak üzere hepsi ağır şekilde Kılıçdaroğlu’nu hedef alan “kazanamayacak aday” algısını işlediler. Kendilerinin burada Alevilik gibi ülkemiz fay hattı olabilecek bir meseleyi gündem etmeleri de çirkindi.
Son süreçte Akşener’in masadan kalkması ve ardından yaptığı; “İYİ Parti bir dayatmaya mecbur bırakılmış, ölüm ile sıtma arasında tercihe zorlanmıştır. Buna boyun eğmeyecektir. Kişisel ikbal hesapları için üretilmiş siyasetin hınk deyicisi olmayacaktır. Biz milletimize bir söz verdik. Milletin sesini bastıran değil, duyuran olacağımıza söz verdik. Milletin taleplerini hiçe sayan değil, gerçekleştiren olacağımıza söz verdik. Bu bizim kurtuluş felsefemizdir. Bu bizim temel ilkemizdir. Bu İYİ Parti'nin varoluş sebebidir. Biz dayatmalara direnerek geldik, biz kirli pazarlıklara direnerek geldik. Dün ortak Cumhurbaşkanı adayını tartıştık. Bu doğrultuda 5 parti Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yönünde görüşlerini paylaştılar. Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında açık ara kazandığını gördüğümüz Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu için görüşümüzü beyan ettik. Aday belirleme sürecinin sağlıklı yönetilmesi için bütün partilerin belirleyeceği çalışmalar ışığında ortak Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesini önerdik.Bu görüşlerimiz kesin bir şekilde reddedildi. Altılı masanın son toplantısında bir tırnak için anlayışa varıldı. Şahsi hırslar Türkiye'ye tercih edilmiştir. Anladık ki yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplar, kutlu bir zafere tercih edilmiştir” açıklaması yine partisinin önceki söylemlerini destekler ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kesin bir dille reddeder nitelikteydi.
Ardından her nasılsa ikna edilip masaya dönmüş olsa da o akşamki yüz ifadesi herkesçe fark edildi. Birdenbire kazanacak aday Kılıçdaroğlu demesini beklemiyoruz, ki dese dahi kitlesini buna inandırması çok mümkün olmayacaktır. Her ne kadar seçmen kitlesinin temel motivasyonu Erdoğan ve Bahçeli karşıtlığı da olsa Kılıçdaroğlu adaylığı nedeniyle belli ölçüde fire verecektir.