Depremin üçüncü günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Hatay’a gidip "Batsın böyle devlet yönetimi. Böyle bir devlet yönetimi olamaz" demek yerine, ‘’Ülke olarak çok ağır bir deprem yaşadık. Bu depremde 20 yıldır hükümette olan AK Parti iktidarının da suçu var. Ancak, bizim önceliğimiz enkazların kaldırılmasıdır. Bu çerçevede biz de elimizden gelen iş birliğini yapacağız, hep birlikte bu enkaz altından Can’larımızı kurtaracağız. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı toprağa vereceğiz. Yasımızı tutacağız. Sonrasında da hem hükümetten hem de diğer ilgililerden hesap soracağız. Siyasetteki yarışımıza da nerede kalmışsak oradan devam edeceğiz’’ demiş olsa idi inanın hem partisinin oyunda ciddi bir yükseliş olurdu hem de cumhurbaşkanlığı adaylığında elini güçlendirirdi.
Nitekim Muharrem İnce deprem bölgelerinde daha fazla kalıp halkla yan yana olarak belli ölçüde öne çıktı.
Ancak CHP ile aynı ya da benzer tavrı diğer muhalefet partileri de sürdürdüler. Akşener depremden günler sonra yaptığı ilk açıklamasında seçimin yapılması için uğraşacakları yönünde konuştu. Tüm hataların sorumlusunun Erdoğan olduğunu söyleyerek böyle vahim bir olayda dahi önceliğinin birlik içinde yaralarımızı sarmak değil, Erdoğan karşıtlığı olduğunu gösterdi.
Sonuç olarak; muhalefet geçmişte olduğu gibi şimdi de bu tür zamanlarda hemen fırsatçılık yapıp iktidarı enkaza çevirecekken kendisi enkaz altında kalıyor.
Aslına bakarsanız bu tür afetlerde kolektif olarak tüm toplumun sorumluluğu var. Arsa sahibinden müteahhidine, müteahhitten belediyesine, belediyesinden konutu alana kadar herkesin sorumluluğu var.
Deprem ya da genel olarak afetlere dirençli kentler inşa etmek öncelikle farkındalık gerektirir. Bu farkındalık da tüm toplum tarafından benimsenirse etkisi olabilir. Yoksa biz her yıl depremler, orman yangınları, sellerle boğuşmak zorunda kalırız.