İhtirasları akıllarının önünde giden iki başkan, Aziz Yıldırım
ve Fikret Orman, tarihe geçme hırsları yüzünden şampiyonluğu
Galatasaray'a altın tepside sundular" deyip duruyorum günlerdir.
Ama bu gerçek, bir başka gerçeği örtmemeli.. Galatasaray'ın
şampiyonluğunda Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak'ın
rollerini..
Sezar'ın hakkı Sezar'a..
Bu ikisi olmasaydı, Aziz'e ve Orman'a rağmen, Galatasaray şampiyon
olamazdı.
Ünal Aysal bırakıp kaçarken ortada Galatasaray diye bir takım
kalmamıştı. Geride nerdeyse birbirlerine selam bile vermeyecek
durumda bir yığın vardı.Küsmüş, küstürülmüş, umutları yıkılmış,
darmadağın olmuş bir yığın "Kağıt üzerinde" futbolcu.
Dürüst ve Albayrak, bu yığını, bir "Kolej takımı" haline getirmeyi
başardılar, işte.
İkisini de yakından tanırım. İkisi de yakın dostumdur. Hele Ali,
gelmiş geçmiş Galatasaray yönetim camiasında en sevdiğim, en
inandığım, en güvendiğim isimlerin başında gelir.. Ali'nin tek
kusuru vardır benim için.. Elini taşın altına koymaz. Yıllardır
Galatasaray'da başkanlığa layık tek adam olduğu halde, göreve talip
olmaz. İkinci adamlığı kabullenir. "Birinci adam" olmaz..
Sezon boyu bu iki yakın dostumu da çok eleştirdim. Bizim meslek
ahlakımız öyle.. Yazının başına oturduğumda, dostumla düşmanımın
farkı kalmaz.
Ne düşünüyorsam onu yazarım, hesapsız, kitapsız.
Önce babam, sonra mesleğe başladığım yıllardaki büyüklerim öyle
öğrettiler..
Bir Kilis deyişi vardır, meslek ilkem olmuştur.
"Dostluk kantarla.. Hesap miskalle.."