Önce başlıktaki Mentör sözcüğünü açalım..
Homeros'un Odysseia'sında, Kral Ulysses, Anadolu'ya savaşa giderken, 1 yaşındaki oğlunu yakın arkadaşı Mentör'e emanet eder. Ne var ki savaş 20 yıl sürer.. Kral ülkesine döndüğünde 21 yaşındaki oğlunu harika yetiştirilmiş bulur. Mucizeyi yaratan adam Mentör'dür..
Günümüzde Mentörlük, hem kişiler, hem kurumlar için yararlı bir kurum.. Ama herkes her şeyi bildiği için, kimse "Bize/ Bana mentör gerek" demiyor..
Oysa hem de nasıl gerek!..
Fransa'ya giden takımın bir mentörü olsaydı, inanın bugün Türkiye ilk turda elenmek yerine, şampiyonluk yolunda yürüyor olurdu. Mentör hem bireysel yardımcı olurdu, başta Fatih Terim, herkese.. Ve de giden, idari, teknik, futbolcu tüm kadronun bir "Takım" olmasını sağlardı..
Mentörlük profesyonel bir uzmanlık işi.. Ben ikisini yakından biliyorum. Turgay Biçer ve Dr. Acar Baltaş..
Mentörler, her kulübe lazım.. Nasıl doktor lazımsa, o kadar vazgeçilmez. Ama sorun bakalım hangi Türk kulübünde mentör var?.
Şimdi sevgili Arda kardeşim kendi kendine sormalı..
"Beni Galatasaraylılar sevmedi.. Milli Takım taraftarları sevmedi.. Barcelona taraftarları sevmedi..
Kabahat hep onlarda mı?. Benim bir yanlışım yok mu?." Arda bu sorunun yanıtını kendi verecek durumda olsa, zaten bu hallere düşmezdi.
Demek ki..