9 Kasım'ı 10 Kasım'a bağlayan gece, Boğaziçi Üniversitesi Albert
Long Hall'deydim. Hemen her çarşamba gecesi olduğu gibi..
Ama o gece duygularım çok başka yerlerde dolaştı..
"Atatürk işte böyle anılır, işte" dedim..
Atatürk'ü anmak, Atatürk'ü yaşatmak demekti çünkü.. Atatürk
"Çağdaş Türkiye" demekti. Atatürk çağdaşlaşma yolunda
bıkmadan usanmadan adım atmak demekti.
Bu da ancak çağdaş kafalı insanlar ve çağdaş kurumlarla
sağlanırdı.
Boğaziçi Üniversitesi bu ülkenin gururlarından biri.. Dünyanın en
iyi üniversiteleri arasında..
Lafla değil.. O seçimi yapan kriterleri anlatmaya kalksam, bu
gazetenin tümü yetmez.. Eğitimi.. Sosyal etkinlikleri, çağdaş
insana katkıları.. Spor, sanat, aklınıza ne gelirse..
Eğitim kadrosu.. Araştırmaları.. Mezunların başarıları..
Bu yuvada, dünyanın en seçkin insanları yetişiyor.
Fetö'nün kurduğu kaç üniversite kapatıldı son günlerde
biliyorsunuz.. Ahtapotun kolları gençlerin arasına nasıl sızmıştı?.
Yeditepe gibi bir başka gurur kaynağını kuran sevgili dostum, asker
arkadaşım Bedrettin Dalan "Bunlarla savaş ayni
silahlarla olur.. Okul kuracağız" demişti. Önce İstek Liseleri..
Sonra da Yeditepe Üniversitesi.. Yargıya ve polise sızmış Fetö,
tehlikeyi sezdi. Bir palavra Balyoz'la Dalan'ı hedef aldı. Gerisini
biliyorsunuz..
Albert Long Hall, Boğaziçi gurur anıtının en sevdiğim yeri.. Çünkü
tam da işte burası, 20 yıldan beri Evin Hocam (İlyasoğlu) sayesinde
buram buram Atatürk kokuyor..
Daha Kurtuluş Savaşı'na başlarken, savaş sonu kurulacak devleti de
düşünmeye başlamıştı, Büyük Devlet Adamı Atatürk!. Çağdaş bir
Cumhuriyet kuracaktı.
Daha savaş devam ederken, daha Cumhuriyet ilan edilmeden Ankara'da
kurulan ve çalışmaya başlayan "Sivil" kurumların ilki Musiki
Muallim Mektebi'ydi. Bu ne demektir?.
Albert Long Hall, 20 yıldan beri her okul sezonu, her çarşamba işte
bu salonda, ülkemin ve dünyanın en seçkin sanatçılarını sahneye
çıkarıyor, Boğaziçi'nin öğrencileri, çok sesli müziği, en güzeli,
en ilerisiyle dinliyorlardı.