Mekteb-i Mülkiye'de hemen bütün hukuk hocalarımız örnek verirken
erkekse Ahmet, kızsa Ayşe adını kullanır ve genelde söze "Bir gün
Ayşe ile Ahmet" diye başlarlardı. Ahmet, sevgili kuzenim, nurlar
içinde yatsın, sınıfın en yakışıklılarındandı. Ayşe, sadece sınıfın
değil, okulun en güzel kızıydı.
Hoca örnek hikayeyi anlatırken, biz sınıf, nasıl kıkırdardık..
Başlıktaki "Ayşe" ismi, bir yanda örnek.. Öte yanda da gerçek..
Bizim Ayşe..
Ayşe Özyılmazel..
Geçenlerde gene nasıl mutsuz olduğunu, yıllardır neden mutluluğa
ulaşamadığını yazıyordu da, ben "Nankörlük etme" demiştim..
Niye demiştim..
Ayşe, Tanrı'nın en cömert davrandığı kullarından da ondan..
Bir defa ben bilirim, benim ailem gibiydiler.
Harika bir aile içinde geçti çocukluğu..
Genç yaşlarında Tanrı'nın cömertliği iyice ortaya çıktı..
Güzeldi ve tonla yeteneği vardı.. Sesi güzeldi. Profesyonel şarkıcı
oldu. Kalemi harikaydı, profesyonel yazar oldu. Sohbeti güzeldi,
dost guruplarının vaz geçilmezi oldu.
Şimdi kendisini hiç kimseye muhtaç etmeyecek bir ekonomik gücü var.
Kendi evinde sevgili köpekleri ile bağımsız yaşıyor.
Hesap vereceği kimse yok.. Altında arabası var. Tatilini isterse
Hawaii'de yapabilir..
Şimdi söyle bakalım Ayşe..
Türkiye'nin nüfusu 78 milyon. Yarısı kadın olsa, 39 milyon eder..
Bu 39 milyonun kaçı senin önünde.. Parmak hesabı yap..100'ü
geçmez.. Arkanda olup sana gıpta edenler, 38 milyon 999 bin
990!..
Şimdi hala "Ben mutsuzum" diye ağlıyorsan, nankörlük etmiş olur
musun, olmaz mısın?.
Bunu yazmaya karar verdim, pazar yazısı olarak, Ayşe'nin kesip
sakladığım "Başarının 7 Spiritüel Yasası No:3" başlıklı yazısını
okurken..
Amerika'nın ortalığı birbirine katan Hint asıllı filozofu Deepak
Chopra'nın ayni adı taşıyan kitabındaki yasaları birer birer
anlatıyordu Ayşe... Ve 3 Numaralı Yasa, aslında onun için konmuş
gibiydi.