Evet, evet!. Bendeniz Lağım Faresi Hıncal Uluç.. Bana ve benim
gibi Galatasaray'ı eleştiren tüm
gazetecilere "Lağım Faresi" diyen de
Mustafa Cengiz!.
Dün Sabah Spor'da okudunuz..
Galatasaray'ın, hem de Galatasaray Lisesi'nde
"Batı'ya açılan pencere" olarak
kurulan Galatasaray Kulübü'nün ne yazık ki Başkanı Mustafa Cengiz
"Lağım fareleri yönetime ve hocamıza
saldırmaya başladılar" demiş.
Önce Mustafa Cengiz'i, son günleri ile anlatalım..
Ne Yazıkki Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, büyük bir
kıvırma uzmanıdır.
Utanmadan, sıkılmadan tükürdüğünü yalar.
6 Ekim Pazar günü Sabah Spor'un manşeti şöyleydi..
"Fatih Terim patladı/ Biraz da ceza
almayanlar konuşsun!." Fatih Hoca, Gençlerbirliği
maçından sonra "Belhanda'nın penaltısını söylüyorlar ama ben
konuşursam ceza alıyorum. Biraz da ceza almayanlar konuşsun"
demişti.
Birazcık bilgisi ve aklı olan herkes "Mustafa Cengiz'i kast
ediyor" dedi.
Mustafa da, hedefte olduğunu anladı ve anında cevap verdi.
7 Ekim Pazartesi Milliyet Spor manşeti aynen..
"Galatasaray Başkanı Cengiz, Fatih Terim'in 'Ceza almayanlar
konuşsun' sözlerini yorumladı. / Herkes vazifesini
yapsın!." Alt başlık..
"Düşmanı yenemeyenler birbirlerini yer. Herkes vazifesini yapacak.
Herkes vazifesini yaptığında saatin dişlileri gibi çarklar
çalışacak ve biz şampiyon olacağız."
..ve 9 Ekim Çarşamba..
"Lağım fareleri yine yönetime ve hocamıza saldırmaya başladı. Ben
'Herkes işine baksın' derken Emlak Konut,
Ziraat Bankası gibi şeyleri kast ettim."
Mustafa!.. Mustafa! Mülkiye'den mezun olduğuna göre lise diploman
da vardır. Edebiyat derslerinde Ziya
Paşa'yı okumadın mı?. Doğrudan sana yazan
Ziya Paşa'yı..
"Sen herkesi kör, alemi sersem
mi sanırsın?." Tam da Fatih Terim'in "Biraz da
ceza almayanlar konuşsun" deyişinin gündem olduğu saatlerde, sana
bu soru sorulduğunda "Herkes işine baksın" diyorsun.
İşler sarpa sarınca da "Ben Fatih Terim'i değil, Ziraat Bankası,
Emlak Konut gibi şeyleri kastettim" diyorsun.
Ziraat Bankası gibi Cumhuriyet'in temeli kuruma "Gibi
şey" deme küstahlığını, ya da şaşkınlığını göstermek,
halinin ne kadar karışık olduğunu kanıtlar, o ayrı da..
"Herkes işini yapsın" derken hem de nasıl Fatih Terim'i
kastettiğini gösteren bir iğne, bir hatta
aşağılama cümlesi daha var, konuşmanda..
"Biz 14 yıl şampiyon olamayan bir kuşaktan
geliyoruz.." Yıllar öncenin olayının altını niye tam da
Fatih sana dokundurduğu gün çizdin?. Millet ahmak
mı Mustafa!. Millet ahmak mı?.
O 14 sene Fatih Terim'in Galatasaray'a transferinden jübilesini
yapana dek geçen 14 senedir.
O 14 senede Galatasaray şampiyon olamamıştır.
Fatih'in Galatasaray'da futbolcu olarak şampiyonluğu yoktur. Bu
yüzden o yıllarda Terim için "Uğursuz" diyen
Galatasaraylılar çıkmıştır.
Şimdi söyle bakalım.. Ziraat Bankası ve Emlak Konut gibi şeylerden
söz ederken araya "Uğursuz Fatih" imasını
sokuşturmak neyin nesidir peki?.
Çevir kazı yanmasın Mustafa Efendi..
Ama ortada kaz bırakmadın ki!.w İşte bir örnek daha..
Ali Koç'un Galatasaray'a yönelik sözlerine verdiğin cevap 19
Eylül'de Sabah'ın manşetiydi.
"Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz Ali Koç'un açıklamalarına çok
sert cevap verdi /Saçma sapan konuşuyor/ Zırva
tevil götürmez, saçma sapan konuşan birine yanıt vermeye kalkınca
saçmalamaya başlarsınız. Ben edebimi bozmak istemiyorum. İnsanı
hayvandan ayıran şey edeptir." En geri zekalı bile anladı, kime
"Hayvan", kime "Edepsiz" dediğini
Mustafa!.
..Ve sen 28 Eylül Cumartesi günü, hem de protokol tribününün
göbeğinde, Galatasaraylı bir miniğe sarıldın ve o hem de nasıl
yerin dibine soktuğun Ali Koç'a resminizi çektirme
maskaralığını yaptın!. İçten, samimi olsan, harika
olurdu ya.. Gösteri olunca?.
Bu müthiş dönüşünün, bu çevirmenin sebebi neydi, Mustafa
Efendi?.
Yüksek bir yerlerden azar mı işittin acaba?.
Neyse!.
Bunları senin nasıl bir dönek, nasıl bir çevirme ustası olduğunu
anlatmak için yazıyorum..
Anlatıyorum ki yarın "Ben lağım faresi diye gazetecileri değil,
Türkiye İş Bankası, TOKI gibi şeyleri kastettim" de diyebilir ve
hatta sorarsın..
"Niye üstlerine alındılar ki?." Seni ve Fatih
Terim'i en yoğun ve en sert eleştiren biri olarak bu lafı üstüme
alınmazsam ve aldırış etmez geçersem bana ne der millet?.
Bu ağır hakaretten henüz alınmayan mesela Sabah ve Milliyet
spor yazarları, hedefte isim verilmeden spor yazarları,
meslek olduğu halde gık demeyen Türkiye Spor Yazarları Derneği ve
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti için, ne düşünülüyorsa, onu derler
bana da!.
Evet!. Ben alınıyorum üstüme!. Mustafa Cengiz
Efendi, beni kastediyor.
Eğer kastettiğin gazeteci ben değilsem ve sen erkeksen Mustafa,
"Kim olduğunu" söyle.. Ortaya yarın zırt diye
çevireceğin bir lafı atıp, sonra arazi olmak marifet değil.
Hem merak etme Mustafa!. Seni mahkemeye falan vermem. Tükürdüğünü
yalatmam..
Sen nasılsa yeri gelir, işine gelir, kendiliğinden yalarsın.
Sevgili okurlar..
Mustafa Cengiz bana "Lağım faresi" dedi.
Siz ikimizi de bilirsiniz. Beni 60, Mustafa'yı iki yıldır.
Ama bu iki yıl onu tanımanıza yeter ve artar bile, değil mi?.
***
Teşekkürler İmamoğlu ve Akpolat Başkanlar!..
BKM tarafından organize edilen "4.
İstanbul Komedi Festivali" üzerine yazmıştık ya
Salı günü..
BKM CEO'su Necati Akpınar yakın dostum olmasına
rağmen, benim bile dikkatimi çekmemişti yıllardır böyle bir
festival olduğu..
Hem de bugünlerde New York'u sallayan Comic -Con'u biliyorum da
İstanbul'da bir komedi festivali varmış, bilmiyorum.
Necati "Duyurulması, yerleşmesi için,
İstanbul Belediyesi'nin kendi adını taşıyan bu
festivale sahiplenmesi, ilçe belediyelerinin de
destek olması gerek" demişti.
Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'ndan randevu istemiş.. Amacı
festivali anlatmak, benimsetmek, sevdirmek ve şahsen sahiplenmesini
sağlamak..
Henüz görüşememişler..
O sırada bizimle olan ve Frankfurt'ta yaşayan arkadaşım Esra
Erdoğan ertesi gün bir mail attı bana.. "Salı günü yazmıştık"
dediğim o..
..Ve o salı günü, daha öğle olmadan Necati'den haber geldi.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza
Akpolat bizzat aramış. Fevkalade ilgilenmiş,
mümkün olan her şeyi yapacağını söylemiş.
İmamoğlu ekibinden aramışlar.
Onlar da destek sözü vermişler..
Teşekkürüm bunlar için..
Aslında gönlüm, Beylikdüzü'nde yaptığı harika festivaller sayesinde
tanıdığım, alkışladığım, sevdiğim ve destek olduğum Ekrem
İmamoğlu'nun bizzat, şahsen "Bu benim
festivalim" diyecek kadar manevi sahiplenmesini isterdi
ama..
Bu kadar hızlı ilgiye gene de teşekkür..
***
Amerika.. Trump ve Biz!..
Meslek anıtlarımızdan, sevgili dostum Uğur
Mumcu'nun yerli yersiz kullanılan bir güzel lafı
vardır.
"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olmak!." İşte şimdi tam zamanı..
Herkes Başkan Trump'ın tweetlerini yorumluyor.
Efendim, çelişkiler doluymuş. Efendim saçmalıyormuş..
Falan filan..
Amerika da Trump'ın tweetleriyle, hele üslubu
yüzünden çok meşgul ama onlar gırgır
geçiyorlar daha çok. Komedyen malzemesi
yapıyorlar.
Şimdi özet!.
Amerikan halkının çoğunluğu, gençlerinin uzak ülkelere savaşa
yollanmasına ve büyük kayıplar verilmesine karşı..
İşte Vietnam!. İşte Afganistan.. İşte Irak!.
..Ve işte Suriye!.
Trump, Amerikan halkını 2020 seçimleri
öncesinde mutlu edecek "Çekilme" işine Suriye'den
başladı. Başkan Erdoğan ile anlaştı.
"Ben çekiliyorum. Ne yaparsan yap" dedi.
Bu işin "dış politika" yanı!.
Ama bir de "iç politika" yanı var..
Trump, mikrofondan çok sosyal medyada konuşan bir lider. Mesaisinin
büyük bölümü internette geçiyor. Sosyal medya "Türk
harekatı sırasında siviller, kadınlar ve
çocuklar ölürse" diye ayağa kalktı.
Amerika'yı bilenler bilir. Orada bir devlet
vardır. Bir derin devlet.. Bir de
Amerikan halkı.. Bu üçünü iyi
ayırmak gerek.
Seneye seçime girecek Trump, halkının bu endişesine, kendine has o
sert, hatta palavracı denecek kadar yüksekten konuşan üslubu ile
cevap verdi.
"Türkler limitleri aşarsa, onları ekonomik
olarak iflas ettiririm." Bu da işin iç politika
yanı.. Hatta, Başkan Erdoğan'a "Ben halkımı susturmak
için içerde yüksekten atacağım, sakın
merak etme" demişse bile şaşmam. O sabah
telefonla görüştüler ya..
Biz "Güvenilmez Trump, şaşkın Trump" yorumları
yaparken, Erdoğan "Harekat an
meselesidir" dedi. Son hazırlıklar hızla başladı
ve ertesi sabah Trump gene açıkladı.
"Erdoğan'ı Amerika'ya davet ettim. 13 Kasım'da Beyaz Saray'da
misafirim olacak." Bütün bunlar neyi gösteriyor?.
Trump ve Amerika hakkında doğru yorum yapmak için Amerika'yı da,
Trump'ı da iyi tanımak, iç ve dış politikanın bazen birbirine ters
düşer gibi görünen hamleler gerektiren bir sanat olduğunu bilmenin
şart olduğunu!.
Eskiden gazetelerde çok deneyimli, hatta "Siyasi Tarih ve
Siyasal Bilimler Profesörü" uzman Dış
Politika Yazarları ve günlük özel köşeleri vardı.
Şimdiyse.. İşte o lafın da tam zamanı..
"Ağzı olan konuşuyor.." Not.. Ben mi?. Ben
Amerikan yazılı ve görüntülü medyasını yakından izliyorum. Amerikan
halkını da, Amerikalı eşim sayesinde, içlerinden birazcık
tanıdım..
***