İşi başından beri destekliyordum, okurlarım bilirler.. Ama
böylesini inanın tahmin bile edemiyordum..
Koltukları arasında fareler dolaşan, iki, üç kişiye film oynayan
bir leşi kurtarma, eski parlak günlerine, onuruna kavuşturma
projesiydi Emek!. Sevgili dostum, sinemanın emektar müdürü
Hikmet'in, kapı önünde cambazhane çığırtkanı gibi, hiç değilse
tanıdıklarını içeri çekebilme ızdırabına son vermekti.
O leş, o kulisi bile olmadığı için, ayda yılda bir gala yapmak için
dahi kullanılamayan Emek Apartmanı müştemilatı tarihi sinema, şimdi
bir restorasyonla, günümüz sinema işletmeciliğinin artık
kaçınılmazı bir "Kompleks"in içine taşınacak, ölümden yaşama
dönecekti.
Eski Emek'in tarihi değeri, salonu aynen yeni yerine naklolurken,
salonda cirit atan farelerin yerini, yeniden insanlar
alacaktı.
"Eski eser taşınır mı" dediler.. Binlerce yıllık Abu Simbel gibi
binlerce tonluk kayalardan oluşan hem de Unesco Kültür Mirası bir
anıtın "İmkansız" denen taşınmasını örnek verdim.
Aldırmadılar..
Bu ülkede, Yeniçeri genleri taşıyan "İstemezük"çüler var.. Kazan
kaldırdılar.. Muhsin Ertuğrul adını taşıyan leşin yeniden
yapılmasına karşı çıktıkları gibi.. Birbirlerine gaz verip ne
gösteriler yaptılar.. Öyle ki, Emek'in sahibi "Bu gösteri yapanlar,
bilet alıp sinemaya gelseler, Emek ölmezdi" dedi.