İbrahim Altay kardeşim Okur Temsilcisi olarak gazetemizi
eleştiriyor, her pazartesi.. Tam 58 yıllık bir gazeteci, bir ağabey
olarak, ben de kendi kendimi bugünlük "Meslek temsilcisi" atadım..
Gazetemi, Sevgili Sabah'ımı eleştireceğim..
Aslında bu kararı çarşamba sabahı almıştım ya.. Perşembe de
eklendi..
Çarşamba, Hasan Bülent Kahraman'ı gene keyifle okumaya başladım.
"İktidar ve AK Parti" gibi çarpıcı bir de başlık koymuştu
köşesine.
Yazının girişinde AKP'nin başarılarını, Türkiye'yi nasıl
dönüştürdüğünü, Yeni Türkiye'yi anlatıyor ve "Şimdi artık Yeni
Türkiye, dünyadaki Yeni Demokrasi anlayışına dönüşmeli" deyip yolu
da gösteriyordu..
"(Dünyada..) çok daha inceltilmiş bir demokratik model ve uygulama
talep edilirken hâlâ eski yapıyı aşmış olmak daha fazla bir kazanç
üretmiyor.
Bu da ister istemez Türkiye dediğimizde hatırladığımız büyük
konuların tamamında iktidarın çok daha fazla uzlaşmacı, diyalojik,
hoşgörülü ve kapsayıcı bir yaklaşımla hareket etmesi demektir."
Dikkat buyurun..
"Uzlaşmacı, diyalojik, hoşgörülü.."
Geçen hafta benzeri satırları ben kaleme almıştım, Davutoğlu'na
hitaben.. "Dört yıl iktidardasınız ve ortada sizi tehdit edecek tek
bir parti, tek bir lider yok. O zaman nedense hala rakip gördüğünüz
liderlere öfkeyle yanıt vermeyi bırakın. Halkın tümünü, size oy
vermeyen yüzde 51 dahil herkesi kucaklayın. Ortamı yumuşatın"
demiştim. Hasan Bülent daha bilimsel anlatmış..
Gel gelelim bu makalenin yayınlandığı gazetemde Cumhuriyet'in nefis
bir gazetecilik jesti ve dersi, beni çok üzen bir sunumla
verilmişti..
Cumhuriyet, Cumburbaşkanı Ailesi'nden randevu alarak Saray'a giden
ve resimler çeken büyük usta, büyük foto muhabiri, son
Mohikanlar'dan Ara Güler'i sırf "Erdoğan'a gitti" diye eleştirmişti
gerçekten. "Usta'yı 'Ara' ki bulasın" zeka eseri (!) başlığı
ile..
Ertesi gün feci yanlışlarını anladılar. Ve aynen şu sözlerle özür
dilediler..
"Dünyaca ünlü bir fotoğraf sanatçısının ülkenin Cumhurbaşkanı'nın
fotoğraflarını çekmek istemesi de, bu çekimin yapılmış olması da
gayet anlaşılır ve doğal bir durumdur. Buna karşın, her gün
şikâyetçi olduğumuz toplumun giderek kamplaştırılması, en insani ve
doğal olayların, tutumların ve çalışmaların bile bu kamplaşma
bağlamında değerlendirilmesi tuzağına, zaafına ne yazık ki biz de
düştük. Bu nedenle Ara Güler'e açık bir özür borcumuz var.
Yaptığımız bu yanlış nedeniyle özür dileriz."