Nasıl sırılsıklamdı gözlerim..
Nasıl kıpkırmızı kabarmıştı ellerim..
Nasıl kısılmıştı sesim..
Nasıl fırlamıştım ayağa..
Sahnede üç kuşak Selçuk vardı..
Piyanonun başında Timur..
Sahnenin ortasında kızı Mercan ve tüm salonu dolduran sesiyle,
onları ve bizi yukardan izleyen, babası Münir!.
Münir Baba, büyük usta, Uluç Ailesini her konserinde radyo başına
toplayan muhteşem adam hissediyordum, hepimizi izliyordu
tepeden..
"Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul" diyordu Münir, Yahya
Kemal'in dizeleriyle.. Mercan dönüyordu sahnede, ayak parmaklarının
ucunda..
Nasıl bir semaydı bu..
Uçuyordu Mercan.. Bizi de uçuruyordu ruhumuzla..
Münir'le buluşuyor ve Aziz İstanbul'a o tepeden bakıyorduk biz
de..
Bu sahne, bu duygular insanı ağlatmazdı..
50'nci sanat yılında harikalar yarattı Timur Selçuk.. Maslak Uniq
Salonunu dolduranları duygulandırdı, coşturdu..
Kör kuyulara götürüp, en yüce tepelere çıkardı.
Timur'un müziğiyle o elli yılı yaşayanları anılarına döndürdü.. O
yılları benim gibi yan yana, omuz omuza yaşayanlar göz yaşlarını
tutamadılar..
Bizi aldı avuçlarına, harmanladı, yoğurdu, bıraktı..
Bugünün gençlerine baktım.. Şarkılara ezber eşlik edenlere.. Elli
sene öncesi daha anneleri doğmamış olanlar vardı.. Beyaz Güvercin'i
söylüyorlardı..
Çünkü, Timur şarkıları "Klasik" olmuştu bu ülkede.. 50 değil, nice
elli yıl sonra hâlâ söylenecekti.
Son yıllarda hiçbir konserin sonu bu kadar ayakta, bu kadar uzun
alkışlarla gelmemişti..
Kimse, ama kimse bitsin istemiyordu..
Kimse gitmek istemiyordu..
Ne mutlu bize, Timur Selçuk gibi bir sanat adamına sahibiz..
...