Önce Enis Uğurel adlı okurumun mektubunu okuyalım mı?.
***
Hıncal Bey merhabalar, Hıncal Bey, Ben 23 senedir yurt dışında
yaşıyorum. Bu hafta Türkiye'ye geldim, gelmişken ilk defa bu
mevsimde 2-3 günlüğüne annemin babamın İstanbul'u terk edip tüm
sene boyunca yaşadıkları Avşa adasında gittim. Burası ülkemizin
güzel beldelerinden biridir.
Bilirsiniz turistik bölgelerde 15 Mayıs - 15 Ekim tarihleri
arasında inşaat yasağı uygulaması vardır. Şu anda Avşa'da belediye
tarafından alt yapı çalışmaları sürdürülüyor.
Alışveriş yapmak üzere markete gittim.
Aman Allahım!.. Bir de ne göreyim..
Sokaklar kazılmış ama insanlar mecburen geçecekler. Çünkü bu
sokakta adanın kış aylarında çalışan tek Migros'u ve birkaç dükkanı
var.
Size resmini yolluyorum.. İnsanların geçerken düşmemesi, sakat
kalmaması için yapılması gereken ne bir korkuluk, ne geçici köprü
anlamında hiçbir şey yok. Ben, yurtdışında inşaat firmasında
çalışıyorum. Orada bu şekilde çalışmayı aklınızın ucundan bile
geçiremezsiniz.
Hele yaptığınız kazı insanların geçeceği sokakta ise. Orada şantiye
sınırlarının içinde bile bir yerleri kazdığımız zaman korkuluk
yapmak zorundayız.
Burada daha da dehşet verici olan, işi yaptıranın belediye
olması..
..ve Belediye, bu nok- tadan sadece 100 metre mesafede..
Dilerim bu konudaki düşüncelerinizi resimleriyle birlikte köşenizde
yayınlarsınız.
***
Yayınlamam mı Enis?. Ben yıllardan beri bu ülkede insan canına
zerre değer verilmediğini anlatır dururum. Kimsenin de umurunda
olmaz..
Böylesi ihmallerle kaç can kaybettik..
Açık unutulan inşaat çukurlarına kaç çocuk düştü, yaralandı?.
İçinde biriken sularda kaç çocuk öldü?.
Çocuğu geç.. Yolu kazdı Belediyeler.. Ama tek işaret koymadıkları
için içine otomobil düştü bu ülkede..
Ne oldu?.
Hangi sorumlu hakkında dava açıldı?. Hangi gazete olayı takip
etti?.
Hangi köşe yazarı konuyu ele aldı?.
Böyle gelmiş, böyle gidiyor bu ülkede Enis!.
Nedir böyle gelen?.
Bir defa davalar insanı bezdirecek kadar uzun sürüyor.. Yıllarca..
Sonunda diyelim tazminat davasını kazandın..
O Allahın belası madde var ya hani "Tazminat alanı zengin etmez"
diye..
Onun yüzünden alacağın üç otuz para..
Kimse uğraşmıyor tabii..
İnsan canı bedava bu ülkede, aldıran yok.. Ne Yasama, ne Yürütme,
ne Yargı, ne de en palavrası biz, medya, yani Dördüncü Güç!.
Bu Avşa sokağı senin geldiğin ülkelerde olsa, kaç kişi kendini
bilerek ve çok usturuplu o çukura atar, sonra da "Psikolojim
bozuldu" diye dava açıp, milyoner olurdu. O ülkelerde dava bile
açılmaz, sorumlu bir de mahkeme masraflarını ödememek için, kendi
gelir seni tatmin edecek tazminatı oracıkta öderdi.