Yaşam Vadisi'ndeydim, perşembe akşamı gene.. Beylikdüzü Klasik
Festivali'nde bu defa Çellistanbul çalıyordu.. Hepsi dostlarım
ayrı.. Ama ben çelloyu başka severim. İnsan sesine en yakın
enstrüman sesi çello hep favorim olmuştur.
İKSV 2017 Müzik Festivali'nde, Çellistanbul solistleri ile, Berlin
Filarmoni'nin konserine gitmiştim, geçen ay.. Elim değip
yazamadım.. Harikaydı..
Berlin Filarmoni dünyanın en ünlü orkestrası.. Onun çellocuları ve
bizimkiler, karma takım oluşturmuşlar. Konsere bakar mısınız?.
Çellistanbul'un kurucusu Murat Berk, "Başlangıçta, hele provalarda
çok heyecanlıydık. Dünya devleriyle çalmak germişti bizi"
demişti..
"O kadar harikaydınız ki, çalarken de onlar gerilmiştir, herhalde"
demiştim, ben de..
Yaşam Vadisi, dedim ya, dünya güzeli bir park.. Ortadaki Açık Hava
Tiyatrosu tıklım tıklım dolu gene..
Ama asıl güzellik etraftaki yemyeşil vadide.. Ailecek gelmişler,
ağaçların altına yerleşmişler.. Büyükannelerden torunlara, artık
nerdeyse unutur olduğumuz "Büyük Aile" işte gene bir arada..
Ve 7' den 77'ye bu büyük aile, klasik müzik dinlemeye gelmiş.. Hem
de çello.. İnanılacak gibi değil..
Pazartesi gecesi "Bir Yaz Gecesi Rüyası"ydı benim için.. O
görüntü.. Piknik alanında her yaştan, her cinsten binlerle insan,
yüzlerce aile.. Başından sonuna izleyen, dinleyen, katılan
Beylikdüzlüler..
Peki perşembe niye "Bir Yaz Gecesi Rüyası"nı da geçti?.
Çünkü, Çağ ve Murat, benim can dostlarım "Tango" gecesinde bana
muhteşem bir sürpriz hazırlamışlardı..
Çellistanbul'a piyanoyla eşlik eden ve geceyi sunan Orçun
(Orçunsel) "Bu gece burada olan bir konuğumuza sürpriz yapmak
istiyoruz, şimdi" dedi ve parçayı anons etmedi.. Kenara çekilirken
Çağ girdi, melodiye.. Daha ilk notalarda gözlerime yaşlar hücum
etti.. Çağ'a baktım.. O da bana bakıyor.. Bir öpücük yolladım, iki
elimle.. Teşekkür, minnet, şükran öpücüğü..
Camille St. Saens!.. Kuğu!.. Benim hayatta en sevdiğim klasik müzik
parçalarından biri.. Çello parçalarının birincisi..
"Bana çalıyorlar" diye ayağa fırlayıp haykırmak geldi içimden,
çocuklar gibi..
"Bana çalıyorlar.. Dünya çapında dört çellist, Kuğu'yu bana
çalıyor.." Gözlerimi kapadım.. St. Saens'in kuğusuyla birlikte
gölde yüzmeye başladım.. Göl keser mi beni?.. Göklere uçtum sonra..
Göklerin en derin, en enginliklerine..
Ne talihli bir adamım ben.. Ne muhteşem dostlarım var benim?. Böyle
bir davranışı hak etmek için ne yaptım ki?.
Bu ne benzersiz bir ödüldür, Tanrım!.
Kuğu bitti, ben de bittim!.
Gece başından sonuna güzeldi. Yanımda oturan ve bu parkı, bu
geceleri sadece Beylikdüzü'ne değil, İstanbul'a kazandıran Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte başından sonuna nasıl keyifle
izledik.
Orçun çok şirin bir sunum yaptı, "Tangolar Gecesi"nde..
Tango'nun da, onun müthiş sazı bandoneon'un da sırlarını
anlattı..
"Arjantinli" diye bilinir ya hep, ikisi de..
"İkisi de Avrupa'dan gitti. Bandoneon, aslında bir kilise sazı..
Org yaptıracak gücü olmayan fakir kiliseler için, üfleyen ve içine
çeken hava ile çalışan bu akordeon benzeri sazı icat ettiler"
dedi.. Sonra da Tolga Salman'ın bu sazı çalmasının nasıl bir mucize
olduğunu anlattı.
Aletin körüğünün iki yanında, piyano, ya da akordeon gibi tuşlar
değil, düğmeler var. Ve bu düğmeler, sıralı değil. Karmakarışık
bir.. İkincisi..
Havayı dışa üflerken ayrı, içine çekerken ayrı nota çalıyorlar..
Ayni anda iki elle dört ayrı sazı, çorba gibi dağılmış notalarla
çalıyorsunuz.. Dinlerken kafayı üşütüyordum. Çalanı düşünün..
Tangonun kökenlerinin Bach'a dek gittiğini, Mozart'ta yeşerdiğini
örneklerle verdiler ve sonunda, başta benim gibi 50- 60'lı yılları
yaşayanların çok iyi bildiği, unutulmaz "Kiss of Fire/Ateşten Buse"
filmi ile dünyaya yayılan ayni adlı tango ile, bildiğimiz Arjantin
Tangolarına döndük.. Sahneye de Elif/ Özgür Altun çifti çıktı,
nefis tango gösterileri yapmak için..
Nasıl güzel sürprizler koymuş, Çellistanbul, geceye, her cinsten
insanın geleceğini bilerek ve hepsini bir yerden yakalayarak..