Bu satırları yazdığım perşembe için takvimler "10 Mayıs"
yazıyor..
10 Mayıs, Leyla Gencer'in ölümünün "Onuncu" yılı.. Bu onuncu yıl, o
kadar önemli ki, dünyanın "1 Numaralı Operası" La Scala bir anma
töreni düzenledi.
La Scala Milano, Leyla'yı anıyor..
Peki Türk Devlet Operası ne yapıyor?.. Hem de Genel Müdürü bir
opera sanatçısı.. Bir Tenor.. La Scala'da "Konuk" söylediği zaman
bizi gururlandıran bir tenor o.. Leyla, o Scala'nın devamlı
sopranosu, Diva'sı, Kraliçesiydi. En iyi o Genel Müdür bilir
Leyla'nın değerini değil mi?
O sanatçı Genel Müdür, o Ölümsüz Diva için ne yapıyor?.
Hiçbir şey!.
Şaştınız mı?.
Şaşmayın!. Leyla'ya ilk ihaneti değil ki bu operamızın..
Sene 1961.. Dünya çapında soprano Leyla Gencer, ülkesine geldi..
"Beni dünya dinliyor. Bir de milletim dinlesin" dedi. Sandı ki,
Operası, kendi operası balıklama dalacak bu teklife..
"Olmaz" dedi, zamanın müdürü. "Öyle bir baş rol için gelip gitmek
olmaz..
Kadromuza girmen gerek.
La Scala'yı bırakıp bize gelirsen rolü alırsın.." O sıralar,
İtalya'da düğünlerde bizim para ile 500 liraya şarkı söyleyen bir
tenorcuk var. Orada zaten herkes tenor ya..
Gelmiş Türkiye'ye.. Ona rol veriyorlar. İkinci kast falan. Arada
bir sahneye çıkıyor.. Leyla "O nasıl oluyor" dedi. "O İtalyan, Türk
değil.. Konuk sanatçı olabilir.
Sen Türksün. Konuk olamazsın.."
Yabancılara açık Türk Operasının kapısı, Türk olduğu için Leyla'ya
kapalı..
O ikinci kastta ara sıra sahneye çıkan genç tenor, sonra Pavarotti
oldu, o ayrı..
Leyla "Ben de o zaman bir konser verir dönerim" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) "Gururla eşlik ederiz"
dedi. CSO o zamanlar, her cumartesi öğleden sonra Dil ve Tarih,
Coğrafya Fakültesi salonunda bir konser veriyor, üniversite
öğrencilerine.
Bir Üniversite Konseri Leyla'ya ayrıldı.
Biz kuzen Ahmet'le (Kışlalı) her hafta gidiyoruz zaten. Ama Efsane
Diva Leyla olunca, 2'deki konser için sabah 9'da gittik, giriş
serbest konsere. Gittik ki, ana baba günü.. Ankara Üniversitesi
oraya boşalmış sanki.. Ortanın gerilerinde iki yer bulduk,
oturduk..
Öğleye doğru Dil Tarih'te okuyan iki kız arkadaş geldi. Koltuk
değil, sandalye nizamı olduğu için ite kaka sıkıştık.
Sonra iki kız arkadaş daha geldi.
Sıkışacak yer yok. Yeni bir oturma düzeni yaptık. Ahmet'le ben
oturduk.
Bir dizimde bir kız, öbür dizimde bir kız.
Ahmet de öyle. İki sandalyede 6 kişi ve saat daha 12!.. Aşağı
yukarı her sandalyede üç kişi oturuyor salonda..
Umurumuzda mı?. Leyla heyecanı bu!.
İki saat sonra Leyla göründü sahnede..
O an görmeliydiniz Dil Tarih Salonunu.. O an görmeliydiniz
coşkuyu..
O an görmeliydiniz Leyla'yı..
Daha tek ses etmeden salondaki "Leyla" çığlıklarına bakıp hüngür
hüngür ağlayan Dünya Divasını..
Leyla ağlayarak söyledi.. Biz ağlayarak dinledik, ağlayarak
alkışladık..
Herkes ağlıyor.. Mutluluk, coşku göz yaşları bunlar..
Tam 2 saat sahnede kaldı Leyla..
Tam iki saat!. Yarım saati bis.. Gidiyor. geliyor, alkışlar,
çığlıklar dinmiyor..
Gidiyor, geliyor, kıyamet sönmüyor..
Dil Tarih, Dil Tarih olalı böyle bir şey yaşamamıştır. Sonra da
yaşamamıştır ya!.
Ben, ben olalı böyle şey yaşamadım ki!.
Leyla nasıl mutluydu. Yorgunluktan, heyecandan ölmüştü. Sesi
nerdeyse kısılmıştı ama o da inmek istemiyordu sahneden..
Kim inmek ister ki?.
Ölümünün onuncu yılında bu satırları yazarken, tam 57 yıl önceki o
konseri hatırlıyorum hala ve hala heyecandan titriyorum..
Yazıklar olsun Devlet Operası'na..
Onuncu Yılda Leyla için bir Anma düzenlemeyen Devlet Operası'nın
Genel Müdürü, halen sahneye çıkan bir tenor. Murat Karahan..
İstanbul Operası Müdürü, halen aktif sanatçı, Bariton Suat Arıkan..
İkisinin de aklına gelmedi Leyla'yı ölümünün onuncu yılında anmak..
Milano'nun La Scala'sı hatırlıyor ama, hatta onun sayesinde
bugünlere gelen operamızın Murat'ı ve Suat'ı hatırlamıyorlar..
Hatırlamamaları mümkün mü?.
O zaman?.
Leyla sen o kadar büyüksün ki, zarar yok. Bırak birtakım "Makam
Meraklıları" da hatırlamayıversin.
Yarın onları hatırlayan çıkmazsa şaşmam!.