Mekteb-i Mülkiye yıllarımızda Çetin Ağabey
(Altan) bir efsaneydi.. Kantin sohbetlerinin baş konusu, o günkü
yazısı olurdu. Konuşmalara katılamazsanız, o gün Çetin'in (Mülkiye
öğrencileri arasında adı Çetin'di. Sadece Çetin) yazısını
okumadığınız anlaşılır, mahcup olurdunuz. Öylesi vazifeydi sanki,
Çetin Ağabey'i okumak.. Ağabey deyişim, gerçek.. Yazları tatil için
geldiğimde, Basınköy'de dayımlarda kalırdım. Çetin Ağabey de
komşuları.. Sık sık bahçeye masa atar, sohbet ederdik. Çetin
Ağabey'in oğlu ile dayımın kızı komşu büyüdüler.. Önce kardeş,
sonra arkadaş, sonra sevgili, sonunda da eş oldular.. Ahmet Altan,
kuzen Gülnur'la evlendi.. Yani "Ağabey" lafın
gelişi değil, gerçekten.
O zamanı yaşayanlar ve Çetin Ağabey'in tiryakisi olanların hepsi
ama hepsi bir yazısını ezber bilir..
İkinci sayfanın dörtte birini kapsayan köşesinde o gün, slogan gibi
olan bir yazı çıktı.
5 kelime vardı, gerisi bembeyaz köşede.. Sadece 5 kelime..
"Bugün canım yazı yazmak
istemiyor."