Üstat Radi Dikici, bu haftaki yazısını beni çok
duygulandıran bir notla yollamış.. Diyor ki..
"Geçen hafta yurt dışında idim. Ama İstanbul'da olmadığım zaman
Sabah Gazeteleri toplanır. Dönüşte sırayla okurum. Dün gece 21
Mayıs tarihli gazeteyi okurken Kemal Fikret
Arık hocamızdan bahsetmişsin. Biz çok şanslıydık. Dönemin en
büyük hocalarından, ki hepsi kendi sahasında abide
idiler. Ahmet Şükrü Esmer beni en çok etkileyen ve
bugünümü hazırlayan tarihi olayları derinden incelememi sağlayan,
tarihin perde arkasını görmemi sağlayan büyük ustaydı.
Ya Yavuz Abadan, ya Seha Meray, Bahri Savcı, Sadun Aren,
Tahsin Bekir Balta ve diğer sevgili hocalarımız.
Beni çok gerilere götürdün. Hala onların öğrettikleri kafamıza
çakılmış gibi.
Örneğin, Kemal Fikret Arık'ı anmam lazım.
Daha hemen başlarda objektif ve subjektif hüsnüniyeti anlatıyordu.
Şöyle bir örnek verdi. "Bir lokantaya gittiniz, yemeğiniz bitti.
Bütün lokanta dolu ve kapıda yemek yemek için bekleyenler var. Eğer
siz gereksiz yere oturmaya devam ederseniz, subjektif hüsnüniyet
kurallarına aykırı davranmış olursunuz."
Bugüne kadar hiç unutmadığım bir kural oldu.
Böyle bir durum olduğunda ben, bugün kadar subjektif hüsnüniyet
kuralları nedeniyle asla oturamam."
Şimdi Üstadın İstanbul için milyon değerindeki Milion Taşı üzerine
yazısını sunuyorum sizlere..
Bu sayfada, Hıncal Uluç'un köşesinde "Bütün Yollar Roma'ya
çıkar" başlıklı ve ilk yazım 13 Eylül 2013 tarihinde çıktı.
Oradan bir pasajı aşağıya aktarıyorum.