Frankfurt'ta yaşayan doktor kardeşim Erdoğan Karatay'ı bu
sütunun okurları yıllardır bilirler. Müthiş bir Galatasaray
taraftarıdır.
Kombinesi var.. Her Ali Sami Yen maçına gelir.
Galatasaray'ın her Avrupa maçına da gider.
Dün sabah cebime mesaj atmış.
"Bu takımı da yenemiyorsan, Şampiyonlar Ligi'nde işin ne?." Hemen
cevapladım.
"Bu takım bu yıl ilk defa top oynadı. Bu gurupta birinci, ligde
şampiyon olur. Böyle devam etsin yeter."
Sahaya, kazanmaya yönelik bir 11'le çıktılar ve ilk defa "Hücum futbolu" oynadılar.
Sinan'ın ortada başarı ile yönettiği Hücum Presle başladı futbol, bu yıl ilk defa..
Kendi sahasında yan veri geri paslarla oyunu öldüren futbol, yerini, kanatlarda iki bek ve iki açıkla geliştiren "Hızlı" akınlara bıraktı.
Bu futbol hele ilk yarıda Porto'yu perişan etti. Galatasaray pozisyon üstüne pozisyon buldu. Atamayışları, skor yazarlarını ilgilendirir.
Ben tabelaya değil, sahada sergilenen futbola bakar, onu eleştiririm. Bu yüzden geri kalanlardan ayrılırım. Herkesin dediğinin tersini yazmak için değil..
Galatasaray'ı bu sezon ilk defa keyifle izledim. İlk defa seyrettiğim maçtan zevk aldım.. En önemlisi ilk defa ümitlendim.
Tahmin ediyorum, Fatih Hocam da bugün ayni umutları taşıyordur.
Şimdi bu iyimser hava içinde eleştirilerimi yapayım.. *** Muslera hâlâ topu oyuna sokmayı öğrenemedi. Hele ayakla, 10 toptan dokuzunu rakibe atıyor. Buna rağmen savunma ona top atmakta ısrar ve inat ediyor.
Zor kazanılan top, ucuz kaybediliyor.
Muslera'ya avut attırmak bile ziyan. Hem zaman, hem top kaybı. Oyunu hızlı başlatmayı bilse, o hızlı kanatlarla Galatasaray ne goller kazanır.
Rakip stoperler korner için Galatasaray 18'inde iken Muslera topu tutuyor ve elinden çıkarmak için o iki stoperin yerlerine dönmesini bekliyor sanki.. Bu dediklerimin görüntüleri maç bandında var.
Fatih Hocam laf olsun diye söylüyorum sanıyor ama, her ama her maçın kasetini Florya'daki odasına tek başına (Yardımcıları da olmadan.. Tek başına..) kapanıp not alarak izlemeli. O zaman gerçekleri görecektir.
Muslera duran toplarda çıkış yapmayı bilmiyor.
Golden sonra onu azarlayan Belhanda haklı. Ama Galatasaray savunması da hala duran toplarda ne yapacağını bilmiyor. Bu kaçıncı duran top golü Hocam..
O golü tekrar tekrar seyret. Adamlar basit bir oyun yaptılar..
Serdar'ın tuttuğu adam, soluna doğru koştu.
Serdar da onun peşine takılınca, Marega kale önünde bomboş kaldı.
Adam da kafayı antrenmanda olmaz bir rahatlıkla arka direğe vurdu.
Orda adet olduğu gibi kimse yok.
Biri var ama çizgide, arka direkte değil, Muslera'nın arkasında.
Muslera çıkamadı. Savunma da bu basit oyuna geldi ve Marega tam beş Galatasaraylından oluşan yayın ortasındaki ok gibi attı kalenin boşluğuna.. Mahalle takımlarının yemeyeceği bir gol..
Şu duran top savunmasını öğret artık..
Takımda hiç değilse birisine, rakip adama değil, havadan süzülüp gelen topa bakmasını öğret. Öğret ki, kimse bu kadar rahat kafa vuramasın..
Duran top deyince..
Bir şeyi daha antrenmanlarda ısrarla vakit ayırıp tekrar ettirerek öğretmelisin. Ayıp değil.. Çünkü gerçek.
Bu takım taç atmayı bilmiyor. Taç özürlü..
Bir taç, bir gol getirir, hatta, doğru ve zamanında kullanırsan.
Seyret maçı hocam. 90 dakikayı seyret ve bak bakalım, Galatasaray bir hızlı, bir doğru, bir oyunu geliştiren taç atmış mı?. Genelde yana ve geriye.. Ya da rakibe.. Ama hızlı, ama doğru taç yok. Neden?. Kendini gösteren yok. Topu eline alan atacak adam ararken, rakip her türlü önlemi alıyor ama Galatasaray'da "Bana at" diye kendini gösteren olmuyor..
Bunu düzeltirsen, taç atmayı ve taç almayı öğretirsen, Galatasaray çok önemli bir hücum gücü kazanır. *** Sanırım transfer ayında Gomis'i gözden çıkarırken, elde tutmak için Mustafa Cengiz'le el ele verip cambazlık yaptığınız (Deyimimi mazur gör, ama başkanla senin taraftarın tepkisini önlemek için yaptığınız oyunlara başka ad bulamadım) Belhanda ve Feghouli'den bu takıma hayır gelmeyeceğini de görmüş olmalısın Hocam..
N'diaye ve Emre iyileşince, bu ikisine yer de kalmayacak. Ara transferde ikisini de gönder Hocam. Hatta üste para ver gönder ve bir "Golcü" al.
Bu arada.. Elinde dört tane birinci sınıf, hücum beki var.. Mariano, Linnes, Nagatomo ve Ömer Bayram.. İkisi ille de kenarda oturmamalı bu dört harika adamın.
Linnes ve Ömer'i orta sahada oyun kurucu olarak kullanabilirsin.
Biri sağda, öteki solda, on Belhanda, kırk Feghouli ederler.
Hele senin elinde.. Eskisi gibi cesur ve yaratıcı ol Hocam.. Ezberlere takılma..
Gençlere, Ozan, Yunus ve Celil'e güven.
Şans ver. Paralı askerlerden daha yararlı olurlar, kessen sarı kırmızı akan kanlarıyla.
Gençlik hırs ve azimleriyle..
Selçuk'u da mutlak yeniden kazanmaya bak. Takımın başka lideri, başka kaptanı yok çünkü.. Sana ve kendine güvenen Selçuk kısa zamanda eski Selçuk olur.
Yeter ki, Fatih Hocası onu tribün ve sosyal medya vahşet çetelerine karşı korusun.
Israrla ve inatla dirensin. Selçuk kenara değil, sahaya bakarak oynasın.
Ne dediğimi anladın, değil mi Hocam?.
Hata yapar yapmaz kenara bakan adamdan hayır gelmez.
Israr ve inatla direneceğin bir adam da Sinan. Porto maçında harika bir taktik adamı olduğunu gösterdi. O kaptığı topla 60 metre sürüp attığı ve Casillas'ın harika kurtardığı şuta UEFA resmi sitesinde maçı yorumlayan Portekizli bile hayran oldu.
Baskı altında onca koşudan sonra o şutu atmak mucize zaten. Onu gören anlatan yok, peşin hükümlü maç spikerinin ağzından herkes "Kaçırdı" diyor.. O pozisyonda kaçırma yok, kurtarış var bir defa. Pozisyonu yaratan da tek başına Sinan..
Sinan'da "Maç eksikliği" var Hocam. Israrla, inatla oynatır, o eksikliği giderirsen, topa daha rahat, daha emin vurur. Gol şansı misliyle artar.
O zaman, "Al sana santrfor" Hocam..
Hem hücumu, savunma ve atakta yöneten taktik adam. Hem top kapan, gol atan forvet.. *** Galatasaray iyi yolda Hocam..
Devam!.
Sevgiler!.