Günaydın'ı hazırlayan arkadaşlar ve o gazetede köşe yazan
Sevgili Mevlüt Kardeşim (Tezel) kusura bakmasınlar "Saldırı"
sözcüğünü kullandığım için..
Gazetecilik temel kuralları ve de en önemlisi "Meslek etiği"
içinde, tamamen tek taraflı, başından sonuna bir, tek bir kişinin
sözlerine dayanarak, ülkemizi bu yıl Oscar Ödülleri'nde temsil
edilmek üzere seçilmiş bir filme kara düşürme pahasına, adeta
sistemli bir şekilde haber yapmaya, yapmaya devam etmeye ve ayni
eksik habere dayalı yorum kaleme alarak ithamlara destek olmaya,
daha hafif bir isim koyamıyorum.
Ayla, bu ülkede geçen yıl gündeme gelen ve fevkalade ilgi uyandıran
bir insanlık olayı ve onun mutlu sonu üzerine çekilmiş bir filmdi.
Konu yazılı ve görsel medyada o kadar çok konuşuldu ki, artık
özetleme gereği bile duymuyorum.
Gerçek öykü, Kore'ye savaşmaya giden ve orada harikalar yaratan
Türk askerinin insancıl yanının da ne kadar büyük olduğunu
anlatıyordu.
Sonra, olayın kahramanı, bugün 92 yaşında olan emekli astsubayın
kızı ortaya çıktı. Hem film yapımcılarını, hem de onların oyuncağı
olduğunu iddia ettiği babasını ağır şekilde itham etti.
Günaydın ekimiz olayı "Skandal" başlığı ile verirken, sadece bu bir
tek kadının tek taraflı iddialarına dayandı. Karşı tarafa söz hakkı
tanımadı. Orada koskoca bir yapım ekibi vardı, bir. Filmin
tanıtımını yüklenen, yıllardır Altın Portakal'ın medya
danışmanlığını yüklenen, üstelik meslektaşımız Elif Dağdeviren
vardı iki..
Haberin "Haber" olması için, karşı tarafın aranması ve "Falan hanım
sizinle ilgili şunları söylüyor, ne dersiniz" diye sorulması, bu
soruşturma sonuçlarının da aynen haberde yer alması
gerekiyordu.
Çabalar başarısız bile kalsa..
Örneğin..
"Filmin yapımcılarına ve tanıtımcısı Elif Dağdeviren'e haber
bırakmamıza rağmen ulaşamadık.." Ya da..
"Yapımcı ve tanıtımcı cevap vermeyeceklerini söylediler."