Ne heyecanlanırdım o gün, izci kılığımı giyip okuldaki törene giderken.. Atatürk'ümün büstünün önünde bağıra çağıra marşımızı söylerdik.. Bandırma'da, Kilis'te..
"Kutlu olsun ey ulus
Varlık bayramımız bugün"
diye başlardık.. Ve bitirirdik..
"Tarihte yoktur böyle gün
En büyük bayram bugün!."
Hala da "En büyük bayram bugün" sevgili okurlar..
Çünkü hem de bugün, bu karanlık günlerimizde bile Atatürk'ümün kan ile yoğrulan temeller üzerinde kurduğu Cumhuriyet'in, nasıl çağdaş, nasıl sağlam nasıl dimdik yükseldiğini görüyoruz.
Birinci Dünya Savaşı sonunda, Orta Doğu'ya göz dikmiş, adeta Monopol oynayan Batı'nın eline cetvel alıp çizdiği ve bizden koparıp kurduğu devletlerin haline bakın bir.. Bir de, hem de içerden dışardan vurularak yaşadığımız bu günlerde, gene de dünyaya kafa tutarak dimdik duran Cumhuriyetimize!.
Onuncu yılı müthişmiş Cumhuriyetin.. Babam anlatırdı. O yılın marşı Cumhuriyetin marşı oldu.. Her bayram onu da söyledik, içten, yürekten..
Coşarak!..
"Türküz, Cumhuriyet'in
Göğsümüz tunç siperi
Türk'e durmak yaraşmaz,
Türk önde, Türk ileri.."
Buradaki Türk, Atatürk'ün Anayasa'ya kendi elleri ile yazdığı tarifteki Türk'tür..
Kimse karıştırmasın, Atatürk Milliyetçiliğini, başka şeyle..
"Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.."
Kurtuluş Savaşını birlikte, omuz omuza vermedik mi, hepimiz?.
Onuncu Yılda dünyada yoktum. Ama 50. Yılı yaşadım.. Ne güzeldi, o gün, Bekir Sıtkı Erdoğan'ın marşı gibi..