Şimdilerde bir tartışma var hafiften.. Eşler ve tatil üzerine..
Efendim eşlerden birinin tek başına tatil yapma hakkı var mı,
olabilir mi?.
Sevgili arkadaşım Ömür Gedik girdi lafa.. Sonra da, Ayşem.. Biri
mavi, öteki kırmızı köşede durdular..
İki farklı kadın, iki farklı köşede.. Ömür'ün yıllardır bir erkeği
var. Ayşem şu sıralarda tek başına..
İkisini de okudum. Benim kafamda da fikirler oluştu tabii..
Şimdi eskilerin lafı var..
"Bekara karı boşamak kolay" demişler. Bunca yıldır yalnız yaşayan
bir adamım ya.. "Sana ne" diyebilirsiniz..
Eskiler "İki kişi tartışırken, üçüncüye.." de demişler.. Yani gene
"Sana ne?."
Bana her şey.. Bir defa bu ülkede fikir özgürlüğü var. İkincisi
bugün tatil.. Mevsimlerden de tatil zaten.
"O zaman alın size bir 'Tatil' Yazısı" diyorum ben de..
Ve belki herkes tercih etmeyebilir ama (erkek, kadının) hep yanında olmalı.
.. yine tekrarlıyorum, tatile de beraber gitmeli, sinemaya da, yemeğe de.
Reyhan Karaca'nın da şarkısında dediği gibi "Kördüğümle bağlandık, ayrı gayrı olmaz, olmaz.." *** Peki Ayşe ne diyor (11 Temmuz Çarşamba)..
Niyeyse, eğer biriyle ilişkin varsa her gün, her an ve her yerde yapışık ikiz gibi dip dibe olmanız bekleniyor. Tuvalete bile beraber gidilecek sanki.
Birini seviyoruz, evliyiz diye niçin tek başımıza kalamıyoruz, anlamıyorum.
Oysaki değil... İlişkiyi yaşatan en temel şey, tarafların birbirilerine güvenidir. Güven yoksa zaten çek git, bitir.
İkinci önemli hareket ise; birbirinize alan vermektir; yalnız kalmanız için alan, düşünmeniz için alan, arkadaşlarınızla olmanız için alan, kendinize bir şeyler katmanız için alan.
Misal ben, sık sık tek başıma seyahat ederim.
Bünyeme ilaç gibi gelir, yenilenirim. Kız arkadaşlarımla tatile çıkmaya da bayılırım. Kız muhabbetinin dibine vururuz, saatlerce konuşuruz, gülmelere doyamayız.
Eve dönünce de bal gibi bir insan olurum. Sevgilimi özleme fırsatım olur, onun da beni...
Hem aşk, özlemek ister. Kimse özgürlüğünü kısıtlayan birini gerçekten sevemez. Yepyeni şeyler anlatırsın sevgiline, o da sana... Hele o kavuşma anı...
Lütfen bırakalım bu ezber dolu, topumuzu mutsuz etmiş eski kafaları. Kendi zevklerimizi, isteklerimizi, dünyamızı kenara atarak yaşadığımız ilişkilerden ne hayır geldi, sorarım size... *** Şimdi sizce kim haklı..
"Kadın ve erkek yapışık kardeşler gibi olmalı" diyen Ömür mü, yoksa "Eşler birbirine alan bırakmalı.. Birbirlerini özleme fırsatı yaratmalı" diyen Ayşe mi?.
Benim düşüncemi tahmin edersiniz..
Yüzde 100 Ayşe'den tarafım. Çünkü hep yazdım, hep savundum..
İlişkiyi yaşatan şey, "Güven"dir. Güzelleştiren şey ise, bir yandan ötekinin özel zevklerine alan tanırken, öte yandan, ilişkiye tavan yaptıran "Özlem" duyusuna fırsat vermektir.
Yılların öncesinden bir minik örnek..
Holly ile evliyiz.. Birlikte Amerika'ya gittik. Bu ikimizin de ilk New York'u olacak..
New Jersey'de kalıyor, her sabah otobüsle New York'a geliyor, akşam dönüyoruz. Orda 3 gün kalacağız. Sonra Holly'nin ailesine, Reno'ya..
İlk gün New York'a indik.. Holly zaten arkeolog.. Meraklı.. "Ben Metropolitan Müzesi'ne gideceğim" dedi..
Benim merakım kitaplar.. Hele o devir.. Türkiye'ye bin kitaptan biri geliyor. New York'ta dünyanın en ünlü kitapçıları var.. Hepsinde yüzlerce, binlerce kitap.. Merak ettiklerini topla al, oradaki koltuklardan birine otur, makineden kahveni de çıkar.. Saatlerce karıştır. Bundan büyük keyif olur mu?.
Ben Holly ile müzeye gitsem, aklım kitaplarda kalacak. Holly benimle kitapçıya gelse, nefret ederek oturacak ve akşam otobüste dönerken belki de bana ölesiye öfke duyacak..
"Akşam üzeri falanca kafede buluşuruz" diye sözleştik, ayrıldık.. Herkes kendi keyfine gitti...
Dönüş otobüsünde iki saat o bana müzeyi anlattı, ben ona kitapçıları. O bana müzeden aldığı hediyelik eşyaları gösterdi, ben ona yeni kitaplarımı.. Çocuklar gibi şendik.
Ertesi gün.. Holly "Bugün de ben biraz alışveriş yapmak istiyorum" dedi.. New York bir alışveriş cennetidir.. Tabii başında, öfleye pöhleye bekleyen bir cehennem zebanisi olmazsa.. İstediğini al, giy, kuşan, dene, bırak.. İşin keyfi o..
"Hadi sana güle güle" dedim.. "Akşam gene bizim kafede buluşuruz.."
Benim hayatım müzikal.. O gün matineler var.. Bir de tüm tiyatroların son biletlerini satan ortak gişe.. Girdim sıraya.. Yer bulduğuma gittim..
Kafede buluştuk ki, ikimiz de harika bir gün geçirmişiz.. Dönüş otobüsünde bir o anlattı, bir ben.. Harika.. *** Anladınız tabii..
"Aşık olmak, yapışık olmaktır" diyen Ömür'e katılmam mümkün mü?.
Ayrıca, "Sinemaya, yemeğe bile beraber" lafında, hafif de değil, ağır bir güvensizlik kokusu yok mu?.
Düşününce hatta sevgili dostum, kardeşim Ferhat'a hafiften de acıma hissi duydum hatta..
Sevgili Ömür kusura kalma..
Bence sen, "Aşık erkek" değil, "Kul, köle" arıyorsun!.