Viyana'yı muhasara eden Osmanlı Ordularının komutanı Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa, kentin yağmalanmasını önlemek için,
saldırmayınca, yardıma gelen büyük Leh ordusuna zaman kazandırmış
ve sonunda bozguna uğramıştı. Belgrad'a çekilirken yenilgiden
sorumlu tuttuğu Budin Beylerbeyi İbrahim Paşa'yı da idam
ettirmişti. İbrahim Paşa, boynunu kemende uzatırken, Padişah
Dördüncü Mehmet'e haber yolladı..
"Padişahıma söyleyin.. Bu adam beni astırıyor. Ama Padişahım,
yenilgi ve bozgun nedeniyle böyle güçlü bir Sadrazamın kellesini
almayı sakın düşünmesin. Devlet-i Ali'yi bu durumdan kurtaracak tek
kişi gene de odur. Çünkü, çevresindeki ve yönetimindeki pek çok
makam sahibine ve orduya ancak o sözünü dinletebilir."
***
Daha ilkokuldaydım, tarihe pek meraklı babam, bize İkinci Viyana
Muhasarası'nın acıklı hikayesini bir kış gecesi, sobanın etrafında
anlattığında.. Tarihte en üzüldüğüm olaylardandır, o gün, bu gün..
Merzifonlu asılmasa, ertesi sene toparlanıp Viyana'ya bir daha
yürüse, Osmanlı ve Avrupa Tarihi ne olurdu acaba diye hep
düşünürüm.
Euro 2016 ve Fatih Terim yazım için bilgisayar başına oturunca,
aklıma geliverdi, Merzifonlu'nun hikayesi.. Nedeni açık!.
Etrafa bakıyorum.. Fatih Terim'in kellesini isteyenler öylesine
çoğunluktaki..
İki şeyi iyi ayırmak lazım.. Eleştirmek başka, kelle istemek
başka.
Euro 2016'da Fatih Terim'i en çok eleştirenlerin başında geldim.
Gelmekte de devam edeceğim.. Bu yazı dizisi bir yerde de onun için
kaleme alınıyor zaten.. Yaşadıklarımızdan ders almazsak, başarıya
ulaşmamız hayal olur.. Ders için de eleştiri gerek.. Haklı,
haksız.. Fikir, herkese göre değişir.. Ama mesele, eleştirileni
"Düşünmeye sevk etmektir.."
Başarı ancak, doğru düşünmek ve doğru karar almakla gelir. Her
türlü eleştiri de, iyi değerlendirilirse, "Doğru" kararı vermeye
yardımcı olur.
***