Yani İstanbul'da yaşayıp da çıldırmamak mümkün değil.. Yanlış
anlamayın..
Büyük kent yaşamının getirdiği sıkıntılar değil sözünü ettiklerim..
Her metropolde sıkıntı olur.. Oluyor da.. Gidip görüyorum ama
çıldırmıyorum.. Beni çıldırtan İstanbul'daki ilgisizlik..
"Bu kentin sahibi yok" demekten dilimde tüy bitti. Bu başlığı en az
yüz kere attım.. Yahu insan bir kıpırdar..
Hadi "Hıncal kim" der, tenezzül buyurmazsın. Sen koskoca
valisin..
(Gerçi Mekteb-i Mülkiye'de valiliği bize böyle öğretmediler.. Bizim
öğrendiğimiz Vali'yi gidip Antakya'da gördük, Allah'tan..) Sayın
Valim, Benim vergilerimle maaş alan koskoca bir basın büron var.
Müdüründen katibine, koca büro. İşleri medyayı izlemek, hem size,
hem yazana bilgi vermek.
Yahu Sabah ülkenin en çok satan gazetesi. Ben de bu gazetenin en
eski, en kıdemli, 30 yıllık yazarıyım.
İnsan nezaketen iki satır yazar ve iki tık. Al sana mail. Hepsi
o..
O büroda çalışanlara beddua mı edeyim, "Benim vergilerimle
yediğiniz içtiğiniz haram olsun" mu diyeyim?. Günahlarını almak
istemem.
Bunca sessizliğin sebebi sizin verdiğiniz "Aldırmayın bu herife"
emri de olabilir çünkü.
İşi basına aldırmamak olan Basın Bürosu..
Sevsinler..
Bak Valim, 22 Ekim Pazartesi günü, Divan Yolu' ndaki Basın
Müzesi'ne gitmek için saat 14.00'te evden çıktım. İpad'imdeki
haritada "38 dakika" yazıyordu.
Ben tam bir saatte, Unkapanı köprüsü Fatih ayağına geldim.
Unkapanı.. Eminönü.. Sirkeci..
Cağaloğlu yokuşu. Tramvay yolu. Müze..
Yokuş çıkacak halim olsa, gençlik yıllarında koşarak gidip geldiğim
bu yollar, yarım saat..
Yaya yarım saat.
Ama biz tam bir saatte İstanbul Lisesi'ne gelemedik Bay Valim..
Neden?.
Çünkü tam da zat-ı alilerinizin makam odasının bulunduğu Vilayet'e
giden yol, dingonun ahırı.. Herkes ama herkes Unkapanı-Sirkeci
yolunu kilitlemek için canı ne isterse yapıyor.. Dubleyi geç.. Üçlü
park nerdeyse.. Dörtlüyü yakan durmuş. İnmiş, basmış gitmiş..
Cağaloğlu Yokuşu, hani sizin oraya çıkan yokuş Valim.. Beş beter..
O 200 metrelik yokuşu 50 dakikada çıkabildik.. Gene dörtlüleri
yakmışlar.
Şehir olmuş onların..
Bu ülkede trafiği adam etmek için bir fırsattı, iki milletvekilinin
yaptığı cezaları ağırlaştıran teklif..
"Aceleye getirmeyin. Bilenleri, çekenleri, uzmanları toplayın"
dedik.
Yangından mal kaçırır gibi çıkardılar.
İşe yarayacak tabii.. Ama niye sorunu kökünden çözmek varken, bu
acele..
Şimdi Sayın Valim, Bakın sizin yoldan söz ediyorum..
Unkapanı'ndan, Divan Yolu Caddesine dek, bir saat gıdım gıdım
giderken, bir, tek bir, tek bir "Polis" görmedik.
Ne trafik ne başka..
İçişleri Bakanı emir verdi ya..
Artık "Narkotik Polisi bile, trafikte hata gördü mü, müdahale
edecek" diye.. Hani nerde, polis..
Yahu Valilik yolunda polis olmazsa, nerde olur, İstanbul'da?. Hadi
bu "İlgisizlik" seni çıldırtmasın da görelim..
Ama polis biliyor ki, siz o makamdan dışarı adım atmaz, İçişleri
Bakanı'nın verdiği emirleri bir gün bile denetlemezsiniz. O polis
biliyor ki, siz dışarı çıkmaya niyetlenseniz tüm telsizler çalışır,
civardaki tüm yollar kesilir, zat-ı alinizin makam arabası pır diye
uçar gider..
Vatandaş kahrolmuş, çıldırmış, ölmüş, umurunuzda mı Bay Valim!.
Niye cevap vermediğinizi ve verdirmediğinizi biliyorum.
Çünkü verecek cevabınız yok.
Çünkü hem de ne kadar haklı olduğumuzu biliyorsunuz.
Susun, oturun.. Gelsin çaylar kahveler..
Dünyanın en rahat işi yahu İstanbul Valiliği..
Ah bir de Ankara'dan gelip gidenler için mecburen klimalı makamı
terk etmek de olmasa..